Siyasete 17 yaşındayken girmiş ve radyo şovlarıyla ortalığı karıştırmaya başlamıştı.
Bu şovlardan birinin adı neydi dersiniz?
Söyleyeyim...
"Asla İtalya deme!" Hadi o kadar geriye, yani 90'lara değil de dört yıl kadar öncesine gidelim...
İtalya bayrağının altında poz verip gazetecilere "şu üç renk beni temsil etmiyor" dediğini göreceğiz...
Şimdiki çiçeği burnunda İtalyan hükümetinin İçişleri Bakanı Matteo Salvini'den söz ediyorum.
Koalisyon ortağı iki partiden biri olan Lig'in (League) ilginç liderinden...
***
Avrupa'da yeni şeyler oluyor, olacak.
Bunun az çok farkındayız ama anlamlı detayları gözden kaçırıyoruz.
Neyi kastediyorum?
Bunu anlamak için İtalya'ya bakmak doğru bir başlangıç olabilir.
Ve
Salvini, bu bakımdan çarpıcı bir örnek.
Düşünebiliyor musunuz?
2014'lere kadar Sicilya'ya, Napolililere ve hatta Romalılara saydırıp duran ve
Kuzey'in ayrı bir yol izlemesi gerektiğini savunan
biri şimdi (sıkı ve derin bir bürokrasi devleti olan)
İtalya'nın güvenlik gücünün başına geçecek...
Peki eski fikirlerinden vazgeçti mi? Bu noktada açıklık yok!
Ama başka bir şey oldu.
İtalya,
Akdeniz'in güneyinden
mülteci akınına uğradı.
Avrupa verdiği sözleri tutmadı ve Çizme'yi 700 bin mülteciyle baş başa bıraktı.
Böylece Salvini ve arkadaşlarına yeni bir siyaset üretip oylarını çoğaltma imkânı doğdu.
Roma varoşlarındaki mülteci kamplarına buldozer göndereceğini söyleyerek oy
kazandılar. (Onlara Kuzey'in bağımsızlığını falan
dillendirmeyi bırakıp mültecilere yüklenin diyen
akıl hocaları bizim muhalefetin kulağına da
Suriyeli mültecilere düşmanlık politikasını fısıldıyor
olmasın sakın!)
***
Avrupa'da ayrımcı/ırkçı siyasi akımlara iktidar yollarını açan "
eksen kayması" sadece mülteciler konusundan ilerlemiyor elbette.
İslam düşmanlığı rüzgârının patlak vermesi kritik eşik oldu.
DEAŞ tezgâhının böyle bir etkisi de var şüphesiz.
Unutmamalı ki...
Bu hareketlerin derinindeki "
Yahudi karşıtlığı" büyümelerini önlüyordu.
Oysa bu kez vitrinde
İslam düşmanlığı var ve kamuoyundan da istedikleri karşılığı buluyorlar.
Uzun sözün kısası...
Liberal sersemler hâlâ gelişmelere bakıp "
popülizmin yükselişi"nden söz ediyor ama anlayacağınız her şey fena halde "
mühendislik" kokuyor.
Önemli konu...
Burada durayım, sonra yine üzerine konuşuruz.