Olup biteni iyice anlamak demek, adını koymak demektir.
Temmuz 2013'te Mısır'da ne oldu?
General Sisi darbe yaptı deyip geçecek miyiz?
Ya Haziran 2017'de Suudi Arabistan'da olan nedir?
Bir "saray darbesi" sonucu Savunma Bakanı Muhammed Bin Selman veliaht prens oldu; yönetimin örtülü sahibi olarak, reform politikaları izlemeye başladı, ABD ne isterse onu yapmaya başladı demek yeterli mi?
Olup bitenin adı açık: İşgal.
ABD, tek kurşun atmadan bu ülkeleri işgal etti.
2013'te Gezi, 2016'da darbe kalkışması başarılı olsaydı, bizim için de olacak olan buydu.
Bu gerçeği iliklerimize kadar hissederek anlamalıyız.

*** Diplomatik bir kıvırmayla da olsa İsrail'in zulmüne karşı çıkmayıp Filistinlilere açık açık ayar veren Suudiler ve her gün biraz daha köleleşen Mısır dönemine işte böyle geldik.
Arap iktidarları ile Arap sokağını birbirinden bu kadar ayırmayı darbeler bile beceremez. Bunu ancak işgal gerçekleştirir; o yüzden doğru tutum olup bitene işgal olarak bakmaktır.
Çok belli ki, yeni bir Ortadoğu inşa edilecek ve görev İsrail'le işbirliği yapan Suud'lara, Mısır'a, BAE'ye düşecek.
Washington da bu inşaat çalışmasını uzaktan sırıtarak ve her gün daha fazla silah satarak izleyecek.
Ve o silahlarla Ortadoğuluları birbirine vurduracak!
Sonra gelen "barış" bölgenin yeni haritasını ve (daha önemlisi) "yeni insan"ını ortaya çıkartacak.
Plan ve hesap bu. *** Prens Selman'ın çok büyük ve çetin bir ihaleyi üstlendiği açık.
Ama projektörler asıl Washington'daki yeni ekibi aydınlatmalı. Hızlı biçimde bakalım mı?
Yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 15 Temmuz'un ardından hemen ne demişti: "Türkiye totaliter İslamcı ülkedir."
Yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ne demişti: "İran'da rejim 2019'a kadar değişmeli."
Yeni CIA direktörü Gina Haspel'in ilginç özelliği ne? İyi derecede Türkçe ve Farsça biliyor. Türkiye'de bulunduğu dönemlerde ihtida etmiş bir yabancı kılığında İslami cemaatlerin arasına karıştığı iddia ediliyor.
Söylenecek ne çok şey var, değil mi?
Bu ekip elbette Türkiye'ye de gözlerini dikmiş halde. Bağımsızlık arayışımızdaki kararlılığı çözemiyorlar bir türlü...
Sonuç olarak...
Hep tekrarladığım gibi...
Agâh olmak zorundayız.
Öğrenmek, bilmek, dersimizi sıkı çalışmak zorundayız.
Ve elbette uyanık kalmalıyız.