Eşe dosta...
Kemal Kılıçdaroğlu'yla matrak geçiyorsunuz ama nihayetinde onun üzerinden yürütülen CHP'nin işgali ve seçmen kitlesinin deformasyonu planı tıkır tıkır yürüyor, deyip durmaktan dilimde tüy bitti.
Anlatamadım.
Taş çatlasa sandıktan iktidar çıkamayacak bir parti ve lideriyle azıcık eğlenmenin ne zararı var, diye düşünüyorlardı herhalde.
Oysa daha önce Kürtleri gördükleri yerde taşlayacak kadar ırkçılaştırılmış bir kitlenin kısa süre içinde birden HDP mitinglerine katılacak hale getirilmesinde matrak bir yan yoktu!
İşte en sonunda CHP'nin Yeni İl Başkanı'na kadar geldik.
Artık CHP'nin 15 Temmuz gecesi "meclisin bombalanması bile asıl niyetin ne olduğuna dair ipucu" diye; "alın size nur topu gibi bir mağduriyet" diye tvitler atan bir İl Başkanı var.
30 Haziran 2014'te uygun bir zamanda yeni bir Gezi oluşturmak için kurulmuş ama sol çevreler arasında bile doğru düzgün destek bulamayan Birleşik Haziran Hareketi'nin aktif bir üyesi artık CHP İstanbul il teşkilatını yönetecek.
Düşünebiliyor musunuz?
Zamanında gelenekten CHP'lilerin "Rozetlerini çıkartıp gitsinler" dedikleri kim varsa, ya vekil oldu ya da teşkilatın yönetimine geldiler.
Daha fazla uzatmayacağım.
Anlatmak istediğim şu...
Mesele asla sadece CHP teşkilatı ve ideolojisinden ibaret değildir.
Mesele yüzde 23-25'lik kemik bir sosyolojinin operasyon aygıtı haline getirilmek istenmesidir.
Kendimize de sormalıyız:
Nerede hata yapıyoruz?
Sonuçları ağır olabilecek gelişmeleri neden hafife alıyoruz?
Bu kitle nasıl oldu da böylesine "dışarda" kaldı ve memleket düşmanlarının onlar üzerindeki planları tıkır tıkır işler oldu?