Aylardır yazdığım şeyler...
Ama tekrar tekrar yazmak gerekiyor...
Bir...
ABD bir ülke ya da bölgeyi hizaya sokmak, diz çöktürmek veya açıkça müdahale etmek istediğinde bir terör örgütüne yardım ve yataklık edildiğine dair iddiaları ortaya koyuyor, hatta "belgeler" gösteriyor.
İki...
Bu iddialar ve belgeler ortaya atılırken tutarlılık ve tarihsel süreç değil, ABD'nin "güncel ihtiyaçları" gözetiliyor.
***
Malum...
Bütün dünya birkaç gündür
CIA'nın kamuoyuna açtığı çoğunluğu 2011 tarihli
El Kaide belgelerini konuşuyor.
Sonuç?
El Kaide ile İran pek sıkı fıkıymış.
CIA direktörü Mike Pompeo'ya göre "
İran ile El-Kaide arasında her zaman sıkı fakat gizli bağlar" varmış.
Tamam! Hepsi mümkündür.
Ama tam bu noktada durup takvimi bir yıl geriye alalım...
Hatırlayacaksınız,
Obama'nın ABD'si de El Kaide ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri vurgulamış ve bu konuda 11 Eylül'den beri bekleyen dava dosyalarını yargıya götürmüştü. (Dahası, CIA'ya bağlı
Foundation For Defence Of Democracies'den
Andrew Weinberg,
11 Eylül'ü doğrudan Kral
Selman'ın finanse ettiğini söyleyecek kadar ileri
gitmişti.)
***
Sonuç?
Obama'nın açtığı yolun meyvesini Pentagon/Trump yönetimi aldı.
Suudiler diz çöktü.
Üstelik ABD yeniden "şeytanlaştırdığı" İran'a karşı Suudileri seferberliğe koştu.
Anlaşılıyor ki,
şimdi sıra İran'da.
Ve yine anlaşılıyor ki...
DEAŞ sahada, El Kaide masada çok kullanışlı örgütler.
O halde acaba arkalarında kim var diye sormanın âlemi var mı?
Bu soruya cevap aramakla vakit kaybetmek yerine benzer "
belgeli şantaj ve tehditler" açısından sırada hangi ülkeler olabilir; gelecekte bu amaçla hangi örgütler kullanılabilir konusuna kafa yormak gerek.