20. yüzyılın İkinci Savaş sonrasındaki tarihine bugünden bakınca daha iyi anlaşılıyor.
ABD hegemonik devlet politikasından vazgeçmediği için "merkez"in dışında kalan ülkelerin zenginleşmesini değil, o ülkelerde zenginlerin oluşmasını seviyor.
Bu nedenle de ABD'nin çıkarları ile bir "dünya devleti" peşindeki küreselleşmecilerin çıkarları zaman zaman çatışıyor. Şimdi ABD/Çin çatışması ekseninde tarihin öyle bir momentini yaşıyoruz.
Meseleyi bizim açımızdan da anlamaya gelince...
"Amerikancı" diye bilinen Menderes'in çektiklerine bakmak yeterli.
Geçen gün de yazdım.
ABD henüz 1954'te Menderes'in istediği çok cüzi kredi miktarına bile onay vermedi. Para vermek yerine devalüasyon yapmasını istedi. (Aynı şeyi defalarca Demirel'e de yaptı.)
Hiç unutmamalı ki...
DP iktidarı 1959'da kredi ve döviz konusunda yaşadığı sıkıntıyı aşmak için Moskova'yla ilişki kurmaya çalıştığı sırada darbe geldi.