Dünya sanki şiddetli bir sağanak altında.
Çok kritik olaylar art arda yağıyor.
Bunun sonu tufan mı?
"Tufan" diyerek neyi kastettiğimi anlamışsınızdır.
21. yüzyılın ikinci yarısının dizaynının yumuşak bir geçişle sürme ihtimali giderek azalıyor.
Dünya egemenleri büyük bir kapışmanın hazırlığını yapmaya başladılar.
O halde...
Son söylenecek olanı başta söylemekte yarar var.
Görevimiz devleti, milleti, ekonomimizi ve bizi zor günlerden sağ salim çıkartacak gündelik hayat ahlakını tahkim etmektir.
***
Sokakların hareketlendirilmesini hatırlayın...
Mısır darbesi böyle bir tetikleme sonucu geldi, Ukrayna topraklarını böyle kaybetti.
Biz ise aynı günlerde Gezi'yi ve Gezi üzerine kurulan mitolojiyi paçavraya çevirebildik.
Hatırlayın...
Ekonomik çıkışı veya bağımsız davranma iradesi küresel egemenleri rahatsız etmeye başlayan ülkeler yargı darbeleriyle durduruldu.
Oysa Türkiye bunu 17/25 Aralık'ta ilk yaşayıp savuşturan ülkeydi.
15 Temmuz için ise "hatırlayın!" dememe gerek yok.
Çünkü hiç aklımızdan çıkmıyor.
Alçak maşaların darbe girişimini millet öyle bir yere serdi ki, düşmanın Türkiye üzerine yaptığı stratejik hesaplar baştan aşağı değişmek zorunda kaldı.
Şu artık net!
Biz, bizim kötülüğümüzü isteyenlerin başına belayız.
***
Dünya rahat durmuyor, durmayacak!
O halde bizim sağlam durmamız gerekiyor.
Birliğimizin bağımsızlığımızın üzerine titrememiz gerekiyor.
Endişe içinde tırnaklarınızı yemeye başladıysanız, yanlış! O halin hiç yararı yok.
Hayat sürecek. Çalışıp üreteceğiz.
Ama artık kendimizi de aldatmayacağız.
Bizi "
ateş"ten uzak tutmak isteyen müttefiklerimiz falan yok!
Uluslararası ilişkiler çıkarların ortaklığı ve ayrışması üzerine kurulu bir tahterevalli gibi...
Bunu nihayet anladık mı? Anladık.
O halde sadece uyanık değil,
agâh olmak zorundayız.