İş sövgüye gelince sular seller gibi...
Övgüye gelince diller tutuluyor...
Dikkat ediyorsunuzdur...
Dostluklardan da hızla sürgüne çıkıyoruz.
Çünkü dostluk dediğin bildiğimiz hayatın zarif ve alçakgönüllü bir parçası.
Onca koşuşturma ve akıl almaz manevraya ayak uydurabilmesi mümkün mü?
Beceremiyoruz.
Muazzam bir uğultu yükseliyor hepimizin çevresinde:
Can yakan cümleler, uğursuz kelimeler, ürkünç sesler...
Üstelik bu uğultu şimdi sosyal medya yoluyla daha da artıp kulaklarımızı sağır ediyor.
Geriye dönüp baktığımızda ne kadar az sevinç, ne kadar çok kırgınlık var!
"Başkaları cehennem" midir, kuşkuluyum!
Fakat bir an için bile "cennetimiz" olmakta zorlandıkları açık!
Neyse, uzatmayacağım...
En iyisi Şeyh Şirazlı Sadi'nin 1257 tarihli eseri Bostan'ından şu bölümü okumak...
Tarih belki ilerliyor ama "dünya hayatı" yerinden hiç kıpırdamıyor.
***
Dicle'ye çalışarak sed çekmek mümkündür.
İmkânsız olan kötü niyetlerin dilini bağlamaktır.
İster arslan ol, istersen tilki, insanlardan kurtulmazsın.
Yalnızlık köşesini seçip, kimseyle görüşmeyecek olursan, yaptığına "hiledir" der, şeytana benzetirler.
Yüzü güzel, huyu cana yakın olana ahlaksız diye iftirada bulunurlar.
Zengin olanın derisini yüzerler gıybet ve dedikoduyla, "Firavun gibi kendini beğenmiş ve mağrur" diye nitelerler.
Sıkıntı çekiyorsa bir fakir, "beceriksizliğinden" derler.
Yiğit olup kahramanca davranandan "deli bu adam" der, kaçarlar.
Gezemeyen, "karısının dizi dibinden ayrılmamış insandan ne fayda umarsın?" diye ayıplanır, adam yerine konmaz.
Gezgin olana, "serseri bir ayakla dünyayı geziyor" diye derisini yüzerler ve "azıcık serveti ve gücü olsaydı, ülkesini terk etmez, şehirden şehre sürülmezdi" derler.
Bekârsan "bedeni yeryüzüne gereksiz bir ağırlıktır, yer onun yatıp kalkmasından inciniyor" derler.
Sevip evlenmeye kalkışsan "gönül yüzünden çamura düşen merkebe benzedi" diye konuşurlar.
Cömertsen "yeter! Yarın avret yerini örtmeye bez bulamaz, bir elini önüne, ötekini ardına tutarsın" derler.
Çirkine çirkin, güzele güzeldir diye sıkıntı verirler.
Kim güven ve huzur köşesinde rahatça oturabilir?
Allah'ın Elçisi bile insanların dillerinden kurtulamadı.
Tek çaresi vardır:
Sabır.