Başbakan "Hayır"cı muhalefete "FETÖ ve PKK ile iş tutarak milletin gönlüne giremezsiniz" diyor.
Bahçeli, "niye evet diyeceğimizi CHP'ye, HDP'ye, FETÖ'ye, Sözcücülere, eli kanlı Aydınlıkçılara mı soracaktık?" diye haykırıyor.
Milletin bakışı da farklı değil.
"Hayır"cıların aynı inat ve ısrarı neden Fetöcülere veya PKK yandaşlarına karşı göstermediklerini merak ediyor.
Yani kimse bir başkasına "niye hayır diyorsun, sen terörist misin?" diye sormuyor. Ama "Kimlere destek çıktığının, kimlerle iş tuttuğunun farkında mısın?" diye sormaktan da kendini alamıyor.
***
7 Haziran atmosferine geri dönen bir kısım muhafazakâr medya mensubunun hali ise gerçekten
tuhaf!
Zaten 15 Temmuz'dan sadece "mağdur edebiyatı" yapmak için söz ediyorlardı; şimdi de referandum konusunda mırın kırın etmeye başladılar.
Bunlardan biri...
Pek muhafazakâr, pek "abi" ve iddialara bakılırsa pek İslamcı (bana göre değil ya, ayrı konu) dün şöyle şeyler yazdı: "
Evet diyenler vatanını seviyor, hayır diyenler de FETÖ'cü veya PKK'cı kabul edilirse, ortaya çıkan diyelim yüzde 40'lık grup ne olacak? Başkan, bu yüzde 40'ı ne yapacak?"
Elinin körü yapacak,
demek var da...
Arkadaş, bu kadar mı çarpıtma yapılır, bu kadar mı "numara" çevrilir!
***
Cesur olun, açık konuşun, ciğerimizi yiyin, değil mi!
Ama yapamazlar!
Çünkü biliyorlar ki, o zaman "
abilik" konforları biter, sözlerinin yükünü sırtlanmak zorunda kalırlar.
Benim bildiğim de şu...
AK Parti teşkilatı sürekli yollarına taş koymaya çalışan bu "abi"lere kulak vererek referanduma giderse, hata yapar.