Ufukta sandık göründüğü anda ayarı bozulanlar var, malum.
Şimdiden elleri ayakları dolaşmaya, dilleri çarpılmaya, moralleri bozulmaya başladı bile.
Yanlış anlaşılmasın; özel olarak belli bir kesimden söz etmiyorum.
Çünkü böyle tipler her mahalleden çıkıyor.
Kendini "bi şey" sanmadan, ona buna akıl öğretmeden yapamayan..
Küçücük hayatlarına köle oldukları belli olmasın diye sürekli büyük laflar eden tipler bunlar...
Sandıktan neden hoşlanmadıkları da ortada: Havaları bozulacak, cilaları dökülecek, halkla "eşit"lenecekler.
***
Düşünün!
Referanduma gideceğimiz belli olduğu anda "
benim oyum onların oyuyla bir olur mu?" tayfası bile hortlayıverdi.
Demokratlıkları falan palavradır çünkü.
Kendinden menkul "
beyazlık"larının öteden beri "
zenci" saydıkları kitlelerle yan yana getirilmesine katlanamazlar.
O kadar ki...
Eski Anayasa Mahkemesi başkanlarından
Yekta Güngör Özden kendisine özel bir "kulp" bile icat etti.
Neymiş? Referandum normal seçimler gibi değilmiş, referandumda
anayasa profesörünün oyu ile sade yurttaşın oyunun aynı sayılmasının inandırıcı gerekçesi yokmuş.
Herhalde demek istiyor ki...
Yine darbe falan olsa, biz anayasa profesörleri toplanır ne güzel anayasa yapardık!
***
Başından beri
AK Parti'ye yakın durmuş kimi kesimlerde ise benzer bir
sızlanma başladı.
Açıkça söylemeye utanıyorlar ama referandum sandığının "
mahalle"nin seçkinleriyle halkın iradesini eşit kefede tartacak olmasına gıcık oluyorlar.
Aralarında kimler, kimler yok ki!
Erdoğan karşıtı olup da bunu "Başkanlık karşıtı, parlamento yanlısı" bir tercihten yanaymış gibi göstermeye kalkanlar...
Tam işleri tıkırına koymuşken düzenimiz bozulursa diye korkanlar, liberallerle eski düzen için ittifak yapan muhafazakârlar...
Hepsinin hali fena!
Öteki mahalledekilerle ortak yanları da açık: Halkın sık sık işin içine dahil edilmesinden;
millet iradesinin "abi iradesi"nden
üstün tutulmasından rahatsızlar.
***
Aslına bakılırsa, "
seçkinci siyaset" sevdası insanlık kadar eski bir şey.
Ama aşılır. Zaten demokrasinin, millet iradesinin, istişarenin, sandığın güzelliği de oradadır.
Esas bilmemiz ve odaklanmamız gereken nokta
referandum sürecinin bir istiklal mücadelesinin parçası olduğu gerçeğidir.
Dün Hilal'in yazdığı gibi "referandum İsviçre'de geçmiyor arkadaş!"