Şimdi 2015 baharına dönüp Irak ordusunun Tikrit'i kurtarma harekâtını hatırlamanın tam zamanıdır.
Ama bakmadığımız, ilgilenmediğimiz, öğrenmediğimiz şeyi nasıl hatırlayacağız?
Bir de bu var tabii...
Çünkü DAEŞ'in gaddarlıklarına ve Suriye'deki savaşa öylesine odaklanmıştık ki, gözümüz başka bir yeri görmüyordu.
Ajanslar haberi pek uzatmadan geçmişlerdi: "Irak ordusu Tikrit'i kurtardı." Haydar el Abadi ise coşku içindeydi: "DAEŞ'e karşı büyük bir zafer kazandık!"
***
Peki neden hatırlayalım, diyorum?
Şundan...
Şii milisler Telafer ve Musul'a her an girebilirler. Hatta siz bu
satırları okuduğunuzda onlar şehrin
dış mahallelerine ulaşmış olabilir.
Geçen gün
Milli Savunma Bakanı Işık da sınıra sevk edilen
birliklerimiz konusunda açıklama
yaparken bu duruma değindi ve
her türlü müdahaleye hazır olmamız
gerektiğini belirtti.
Türkiye endişeli.
Olup bitenlere "insanca" bakan herkes endişeli.
Neden?
Çünkü DAEŞ'ten kurtulmak için yeni bir gaddarlığın kapısı açılmamalı.
Bazıları soruyor: Bu endişeler abartılı olabilir mi? Bazıları da bu endişeleri Türkiye'nin "
devlet politikası"nın uzantısı olarak göstermeye çalışıyor.
Oysa
Batı medyası Tikrit operasyonunda olup bitenleri gözlerden kaçırmasaydı, belki bu tartışmalara hiç gerek kalmayacaktı.
***
Şimdi olaya dönelim...
İşgal sonrası Sünni direnişin kalelerinden olarak bilinen, Saddam'ın doğduğu şehir Tikrit bir ay kadar süren çok zorlu çatışmalardan sonra DAEŞ'ten geri alındı.
Bu doğru.
Fakat bunun bir "
kurtarma operasyonu"
olduğu
yalan!
Şehre girenler içinde resmi Irak ordusu personeli sayısı üç bini aşmıyordu. Oysa çeşitli milis gruplarının toplam savaşçı sayısı yirmi bini buluyordu. Üstelik bu gruplara
İranlı subaylar komuta ediyordu.
Amerikalı askeri gözlemciler Tikrit'te olup bitene "
Şii milislerin kan banyosu" demişlerdi.
Sayısız insan yakıldı, yüksek binalardan aşağı atıldı, kör bıçaklarla doğrandı, asıldı, vs.
Bu görüntüleri Batı medyasında gördünüz mü? Hayır!
Gerçekler manşete çıktı mı? Hayır!
***
Böyle üzeri karartılan veya unutturulan çok olay var.
Biliyorsunuz, zaman zaman burada onlardan söz ediyorum.
Diyelim ki,
Tikrit'te olan oldu, geçmişte kaldı. Zaman tünelinde geriye gitmek imkânsız.
Ama Telafer ve Musul bu yalan operasyonların eline terk edilemez.
Gözlerimizi hep açık tutmak ve mezhepçi çapulculuğa karşı elimizden geleni yapmak zorunda olduğumuz günlerdeyiz.