Henüz saltanatının başlarıydı...
Devleti emanet ettiği paşalar (vezirler) kıpırdanmaya başlamışlardı.
Sadrazam Fuad Paşa ile Ali, Kamil ve Rüşdü paşalar birlikte istifa edip Padişah'ın aklını başına getirmeye karar vermişlerdi.
Sebebi sorulduğunda "kendi fikirleri istikametinde hareket edilmemesinin devleti zora soktuğunu" söyleyeceklerdi.
1863 yılının ocak ayından bahsediyorum.
Sadrazam Fuad Paşa istifa etti, diğer paşalar son anda çark ettiler.
Padişah ne yaptı peki?
Çok üzüldü ama yine de devletin tepesinde boşluk olmasını istemedi; hepsinin tek tek gönüllerini aldı.
Sonrası?..
İşler hep öyle gitti.
O paşalar gitti, daha hainleri geldi. Bir nevi "cunta" oluşturma hesapları hiç bitmedi.
Affedildiler, sürgüne gönderilip tekrar göreve çağırıldılar, çeşitli nedenlerle görmezden gelindiler.
Ve en sonunda 30 Mayıs 1876 darbesi geldi: 32.
Osmanlı Padişahı Abdülaziz tahttan indirildi.
***
Malum, son yıllarda
Abdülhamid Han üzerindeki resmi ideoloji perdesi kalktı da sık sık konuşup tartışmaya başladık.
Ben bugün başka bir talihsiz padişahı; Abdülaziz'i hatırlatmak istedim.
İbret alınacak gerçeklerle
dolu bir dönem çünkü.
Şimdilik girişte anlattığım olaya bakmakla yetinelim.
Bir padişahın saltanatının ikinci yılında birtakım devlet erkânını derhal huzursuzluğa iten şey ne olabilir?
Soruya verilecek en hızlı ve doğru cevap şudur:
Abdülaziz tahta çıktığı anda kendine hedef olarak askeri bakımdan toparlanmayı seçmişti.
Ne yaptı mesela?Hemen donanma için İngiltere'ye ağır zırhlılar sipariş etti. (Zaman içinde 180 parçalık bir donanmamız oldu) Tabii İngilizler gemileri yaptılar fakat
kendilerine bağlı paşaları da tetikte tutmayı ihmal etmediler.
Zaten sefarethanelerin devletteki etkisi çok yüksekti.
Birkaçı hariç vezirler "
Padişah Avrupa'dan korkmazsa, idaresi güçleşir" fikrini açıkça seslendirebiliyorlardı.
Abdülaziz'in erkenden Batı'yı sarsan girişimi ise
Yavuz Sultan Selim'in fethetmesinden uzun yıllar sonra Mısır'ı ziyaret eden ilk Osmanlı padişahı olmasıydı.
Mesaj açıktı: İstanbul,
Mısır'ı unutmamıştı. Tam Süveyş'in
tarih sahnesine çıktığı bir zamanda Mısırlılar da Padişah'ın yoluna güller dökerek onu unutmadığını göstermişti. Bu
Batı için affedilir iş değildi!
***
Uzun, hüzünlü ve ibretlik olaylarla dolu bir hikâye bu.
İsterim ki, merak edip Abdülaziz'in serencamını detaylarıyla öğrenin.
Son notum da şu...
Okullarımızda
göklere çıkartılan Mithat Paşa hikâyesini de bir kenara atalım artık. Cumhuriyet'in ona kazandırdığı
itibarı hak etmeyen bir
adam, bunu bilelim.