Pazar notları:
Politik gelişmeler, didişmeler ve heyecanlar içinde hapsolduk gibi geliyor ya bazen bize. Bahar geldi, çiçeklenen ağaçları bile fark edemedik, diye yakınıyoruz hani. Ormana bakmaktan tek tek insanları ve dertlerini gözden kaçırıyoruz falan. Doğru! Fakat bir yandan da sevinip şükretmeliyiz. Bilmem farkında mısınız? Türkiye'yi sahiplenmek, politik direnç noktalarımızda inat etmek uyarıyor bizi; "yatışmış, uyuşmuş, meta ve hayal alışverişiyle kafa kola alınmış" milletlerden ayrılıyor, titreyip kendimize geliyoruz, yalan mı?
***
Öğrenme günleri deyip duruyorum ya...
Vatan kavramını mesela... Yeni baştan öğrenip değerlendirdik. Hamaset dilinin dışına çıktığımızda
içini nasıl dolduracağımızı bir türlü bilemediğimiz, bazen içten içe varlığından bile kuşkuya düşürüldüğümüz vatanın
ne kadar bildik, ne kadar yakın, ne kadar sıcak bir gerçeklik olduğunu fark ettik. Meğer devletin envanterinde bir
kalem değil; elimizin altında ve okunmaya doyulmayan bir kitapmış. Eğreti sol klişelerin ima ettiği gibi kabus değil, rüyaymış... Ve gerçekten
hainleri, nefret edenleri, düşmanları varmış vatanın; bu sağcı bir savaş propagandası değil, iç yakıcı bir eğitim zayiatıymış... Kafamıza vura vura bunları öğrettiği için güncel politikaya teşekkür borçluyuz.
***
Vatanımız "
ruhun yurdu" da sayılır mı? Bir bakıma, evet! Tartışmasız. Bir bakıma, hayır!
Ruh kuş gibidir. Bir bakarsınız, uçup gider. Coğrafyası, kültürü, tarihi, aklı, imanı sınırsızdır. Ama dönüp nereye konar ha! Yoksa bir yeri yurdu, nereye konacaktır?
***
Vatan, evimiz olsun isteriz. Çoğumuz bugüne kadar "
yatılı okul öğrencisi" gibiydik. Şimdi o günler bitiyor, bitecek. En azından biteceğini biliyoruz. Güncel politik patırtılar ve çektiğimiz dertlere de bu yüzden şükranla yaklaşmalı. Karanlık koğuşun ucunda "
ev"e çıkışın ışığını bizlere gösterdiği için...
***
Yatışmış, uyuşmuş, meta ve hayal alışverişiyle tatmin anaforunda boğulmuş günümüz insanı... Julia Kristeva "
bir tek hapla veya tv ekranıyla tatmin olup yatışan biri aslında olacak şey değil ama oluyor" diye yazmıştı. Bu kahredici çemberden sadece
içimize dönerek çıkacağımızı söylüyor bazıları. Oysa "
iç"imiz boşaltıldı. (Tasavvufun modalaştırılmasına bak, anla!) Belki her şeyi baştan çalışmak gerekiyor.
İçimizi ve dışımızı. Ben'i ve sen'i. Kişiyi ve toplumu... Sadece içimize değil, her yöne dönmeliyiz. Bunun için politikaya ihtiyaç var. Her an. Şükür ki...