Bir şirketin yemek salonu.
Genç çalışanlar kendi aralarında tartışıyorlar...
Konu malum...
İşyerinde herkes birbirini ön ismiyle mi çağırsın, yoksa "bey", "hanım" demeye devam mı etsin?
"Bunlar soyluluk unvanları değil ki, niye bu kadar tartışıyoruz" diyor içlerinden biri ve ekliyor: "Nihayetinde basit nezaket ifadeleri!"
Bir diğeri üzerinde durulmaya değer bir söz mırıldanıyor ama galiba diğerleri pek fark etmiyor: "Mesafe iyidir, herkese yarar!"
Derken işe yeni başladığı her halinden belli olan genç bir kadın kaşlarını çatıp yüksek sesle "Vallahi benden kimse beklemesin bunu, çok zorlanıyorum" diyor.
Bu çıkış karşısındakilerde merak uyandırınca sözüne şöyle devam ediyor: "Babam beni hep kızım kimseye bey, hanım, efendi deme ki, efendin olmasın, diyerek büyüttü!"
Karşısındaki bıçkın tavırlı bıyık altı bir gülümsemeyle tavır koyuyor: "Kesin, senin baban her 'devrim' deyişinde devrim olmuş gibi heyecana kapılanlardandır!"
***
Şimdi o genç kadına nasıl anlatmalı!
Çalışma arkadaşlarına sadece ön isimleriyle hitap etse de...
Modern bir köle gibi çalışacak.
Gündelik hayatında mutlu olabilmesi için şirketin muazzam hiyerarşisine uyacak.
Yönetime
biat edecek; her bölüm şefinin de kendi çapında bir "
derebeyi" olduğu bir ortamda
post kavgasına girişecek.
Ve babasının demode solculuktan mülhem yaldızlı laflarının etkisinden kurtulursa... Dünyanın "
yeni efendi"sinin her yere yayılan
işletme düzeni ve giderek
şirketleşen hayat olduğunu anlayacak.
(Hele şu güncel politika patırtısı geçsin, bu konularda yazacağım çok şey olacak.)
***
Murat Ülker'in bile günümüzde "bey", "hanım" hitaplarının
hâlâ "
yanlış ve gereksiz soyluluk unvanları" olduğunu sandığı bir ortamda ne desem boş belki.
(Bkz. Ayşe Arman-Murat Ülker söyleşisi. Nisan, 2015)
Fakat o gençlerden birinin söylediği gibi "
mesafe iyidir!" Kimse kimsenin "bey"i değildir elbette ama bu ifade çoğu zaman
her iki tarafı da koruyan bir beylik olur.
Hem saygı da ve sevgi de mesafeyle filizlenir. Sahici yakınlık da vakti geldiğinde kendi ifade biçimlerini bulur.
Doğru!
Riyakâr nezaketten tiksindik, gına geldi.
Fakat bunun için nezaketi bırakmak gerekmiyor,
riyayı bırakalım!