Bu yaz şehre dönüş yazım.
Buna bahçeden alçakgönüllü bir balkona geçiş de denilebilir. Geçen gün markete girdiğimde ne göreyim... Meyveler, sebzeler, meşrubatlar arasına mini bir "fidanlık" koymuşlar. Yaprakları etli, biçimleri farklı ve yemyeşil sukulent saksıları göz alıyor.
Market zincirlerinin uyanıklığının üzerine yok! Nasıl da trendleri takip ediyorlar!
İki, üç yıl önce bu bitkileri bilen ve sevenlerin sayısı çok azdı.
Oysa bugünlerde pinterest, instagram gibi sosyal paylaşım sitelerinde en revaçta olan şey sukulent fotoğrafları. Hak vermiyor da değilim, öyle güzeller ki!
Üstelik su tutan, yani bakımı kolay bir bitki türü. (Aklınızda olsun aslında kaktüsler de bir sukulentdir ama her sukulent kaktüs değildir.)
Hemen tezgâhtan birkaç minik saksı sukulent aldım. Bir de yayvan bir saksı.
Koşa koşa eve gittim, balkonda onların hepsini bir saksıya güzelce ektim.
Şimdi her sabah ilk iş olarak balkona çıkıyor ve büyük bir bahçeyi seyreder gibi o saksıyı seyrediyorum.
Bir de emaye kahve kupalarına ektiğim küçücük sarı çiçekli kaktüslerimi.
***
Eksantrik bir mistik olan
Gurdjieff zamanında "
sevmeye bitkileri sevmekle başlamalı" demişti.
Neden?
Çünkü
arsızca karşılık bulma alışkanlığımıza direnir bitkiler.
"
Öldüresiye sevmek" denilen o felaketle işleri olmaz; ölüverirler.
Sabırsızlığa gelemezler ama ihtimam göstermeyenin sevgisine de hani deyim yerindeyse, hiç inanmaz, asla yüz vermezler. Sırf seviliyorum, avucundan besleniyorum diye sevene
şımaran veya kul köle oluveren bir bitkiye de rastlanmaz.
Yani
sevenin istediği olmaz hep. Hatta çoğu zaman
sevilen kendi "
yol"unu takip eder. O yüzden geçmişte bitkilerle duygusal ilişkimizin öğretici yanları üzerine çok yazdım. Gerçekten de bize, bizim hakkımızda çok şey anlatırlar.
Bitkileri sevdiğini, onlara çok emek verdiğini düşünen insanlar tanıdım. Gün geldi, sabırlarını yitirdiler; o ilk hevesleri geçiverdi.
Beni sorarsanız,
onları sevmenin zor imtihanlarından başarıyla geçemedim.
***
Bu sabah sukulentlerime bakarken apaçık biçimde fark ettim ki...
Su istemeyecekler, gübreye, havalandırmaya gerek duymayacaklar. Kök salmayacak, toprağın üzerindeki azıcık nemle yetinecekler.
Ve hep güzel kalacaklar.
Ben onları ihmal etsem bile beni
sevindirmeyi sürdürecekler.
Ah ben!
Yine
kolay yolu seçmişim!