Biliyorum, seküler takvimin cilvelerine ne kadar itiraz edersek edelim, yeni yılda her şeyin hakikaten ve birden yenilenebileceğine inanmak isteyenler var.
Bayağı kalabalıklar.
Üstelik popüler kültüre de egemenler.
O halde önce şunu söyleyeyim...
Konu kendi hayatımız değil de, ülkemizse...
31 Mart'tan önce "yeni bir yıl" başlamayacak! Hatta şunu da eklemeliyim...
2014'te iki "yeni yıl" olabilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminden öncesi ve sonrasını kastediyorum.
Ya ülkenin zaman çizgisinde keskin bir iz bırakacak erken seçim ihtimaline ne dersiniz!
Daha sıcak ve güncel olan da şu ki, önümüzdeki birkaç hafta 2013'ün hesaplaşmalarının zirve yapacağı günler olacak.
Asla heyecana kapılmadan ve zihin açıklığıyla gelişmeleri takip etmemiz gereken zor günler...
***
Tam da bu yüzden diyorum ki...
Güncel siyaset ve sosyal gelişmelerden başımızı kaldırıp
insanın küçük fakat derin dünyasını kurcalamaya pek fırsat bulamayabilirim.
En doğrusu, "
yeni yıl" konusuna dair son sözlerimi söyleyip dün açtığım konuyu bugün kapatayım.
Malum,
1 Ocak'ta veya başka bir tarihte hayatımızın birdenbire güçlü biçimde yenileneceğini düşünmek hoşumuza gider.
Bize
büyük ikramiye olarak "
değişim" çıkacağını hayal eder, sonra da bu hayale inanırız.
Oysa insanlığın inanç geleneklerine sırtımızı dönmeseydik...
Duaların kuytuya çekildiği, dışı şatafatlı fakat içi boş dileklere sarılı bir dünyaya kendimizi kaptırmasaydık...
Bilirdik.
Dışarıdan "
yardım" gelir.
Ama
değişim içeridendir. Yeni bir "
bağış"sa eğer, eskinin
bağışlanması gerekir.
***
Bir aralar
Nişantaşı, Ulus, Alaçatı, Bodrum camiasında çok tutulan bir deyim vardı: "
Kendine yeni bir hayat ısmarlamak!"
Arsızdı, aymazdı ama dürüst bir ifadeydi.
Her şeyin satın alınabileceğine inanılan bir dünyada neden yeni bir hayat sipariş edilmesin?
Sonra demode oldu bu deyim, yavaş yavaş gazetelerin hafta sonu eklerinden ve dergilerden çekildi.
Şimdi başka bir moda var: Bir kez değişmeye karar verilirse, birkaç gün içinde
gerçekleşeceğine inanılıyor.
Bir yanıyla traji-komik fakat çok yaygın bir inanış.
***
Söyleyin...
Kendinizle sahici bir
iç hesaplaşmaya girmemişseniz...
O üzerine titrediğiniz hayat tarzınızla yüzleşecek ve terk edecek cesareti hiç göstermemişseniz... Nasıl gerçekten değişeceksiniz?
Bir itirafçının sabıka kayıtlarından adını sildirmesi gibi hayatınızı silip yenisini yazabilir misiniz? İmkânsız bu!