Bilmem, Altın Portakal'ın 50. yıl törenini izlediniz mi?
Öyle bir "geçmiş şahanedir, eşsizdir, çok değerlidir" rüzgârı yaratıldı ki...
Yeşilçam sinemasının törendeki temsilcileri o rüzgârla sahneye fırlayıp "kültür gurusu" pozları takındılar.
Bir de tabii zamanın ruhuna uygun olarak kendinden menkul "emek kahramanları" ve "özgürlük savaşçıları" vardı ki, ayrı hikâye!
Sektörün karın tokluğuna çalıştırdığı set işçilerini; yapımcıların sansür kurullarıyla el altından işbirliğini falan hatırlamasak, bütün bunları yutacaktık!
Her şeyden habersiz bir yabancı olsanız, törenin havasına bakıp salonun yerli Bergman'lar, Godard'lar, Sean Penn'ler tarafından doldurulduğunu sanırdınız!
***
Bir kere şunu bilelim, Yeşilçam'a ve Yeşilçam'ın emektarlarına saygıda halkın bir kusuru yoktur.
Vefaysa, vefa...
Alkışsa, alkış...
Nostaljiyse,
nostalji... Fakat elbette bir haddi hududu olmalı!
Yeşilçam'ı anmak demek, onun hakkını vermek demektir.
Yoksa o sinemayı ve dünyaya bakışını da göklere çıkartmanın âlemi yok! Yeşilçam filmlerinin bugün bir değeri varsa, taşıdıkları
nostaljik tattan geliyor.
Yoksa bazılarının bizi inandırmaya çalıştığı gibi bir "
başyapıtlar" hazinesi falan değil Yeşilçam!
Çok hazin ki, o sinemanın oyuncuları ve yönetmenleri de bu yalana inanmaya başladı.
Geçen gün gazeteciler sormuş, onlar da yine
tv dizilerine ve yeni yerli sinemaya ateş püskürmüşler.
Onlara göre "
şimdi çakma filmler yapılıyor"muş, eskiden öyle değilmiş!
Söyleyin, buna güler misiniz, ağlar mısınız!
***
İstiyorum ki,
artık birileri de çıkıp törenlerde genç kuşaklara şu soruların cevaplarını anlatsın... Neden Yeşilçam sade insanların dinine, imanına "
yok!" muamelesi yapmıştır?
Bu filmlerde halkın yüzde 70'i neden ya hikâyelerin
dışında kalmış ya da bir zengin evine "
uşak" olmak zorunda bırakılmıştır?
Neden bu filmlerde çok uzun süre
gayrimüslim vatandaşlar ya isimsizdir ya da isimleri alay konusudur?
Neden işçiler, patronlar, hatta âşıklar bile bu filmlerde hep "
ecnebi" kalmışlardır?
Hep alkış, hep pohpohlama yerine biraz da bunları konuşsak hani...
Hem bir şey söyleyeyim mi...
Halk çoğu zaman bu sinemaya değil,
Hulusi Kentmen, Türkan Şoray, Adile Naşit, Sami Hazinses ve benzerlerine bağlanmış, onları sevmiştir.
Yani diyorum ki...
Emeğe saygı duyalım fakat değerini
abartmayalım!