Yaşlılar ne zaman "pırıl pırıl bir genç kuşak"tan söz etmeye başlasa, içimden "eyvah!" derim; "yine uyutuyorlar!"
İlkokul çağımızda başlar bu modern masal!
Hazırolda ant içtiğimiz, resmi tarih ve coğrafyayı sular seller gibi ezberlediğimiz, evdeki dertlerimizi okula taşımadığımız, katlanılamayacak uzunluktaki şiirleri törenlerde gırtlağımızı yırtarcasına okuduğumuzda...
Okul müdüründen sınıf öğretmenine, hepsi aynı şekilde sırtımızı sıvazlar!
Daha ileriki yaşlarımızda olay dallanıp budaklanır tabii.
Mesela siyasilerle dalgamızı geçtiğimiz ya da halkın zevklerini azıcık hafife aldığımız her seferinde pek seçkinci bir "ihtiyarlar heyeti" hemen alkışa başlar: "Şimdiki gençler pek parlak canım!"
Manidardır!
Hatta basbayağı haince bir masaldır bu pırıl pırıllık!
***
Malum, şimdilerde bir
"Y Kuşağı" övgüsü sardı ortalığı.
Oysa aynı insanlar daha düne kadar
Y'leri yerin dibine batırıyorlardı.
Az buz değil hani, bu kuşağı özgüvensiz, içine kapanık, cahil ve asosyal buluyorlardı.
Gezi'den sonra birdenbire çark ediverdiler!
Efendim, bu çocuklar nasıl da özgüvenliymiş, yepyeni bir sosyalliğin temsilcileriymiş, çok yaratıcılarmış, vs.
Bir de gördüğü manzarayı aklına estiği gibi detaylandıranlar var: "
Bu kuşak avm istemiyormuş, futbolda şikeye karşıymış..."
Uydur, uydur, ebegümeci!
Yahu sanki
bütün gününü avm'lerin yiyecek içecek bölümlerinde laflayarak geçirenler bu kuşaktan değil!
Takımının ne pahasına olursa olsun şampiyon olmasını isteyen, şike iddialarını zerre ciddiye almayan yüz binlerce genç sanki başka bir kuşağın temsilcisi!
Ha! Y Kuşağı terimi sosyolojik bir işaretleme ise eğer, o zaman canın istediğinde pozitif özelliklerini, canın istediğinde negatif özelliklerini dile getiremezsin!
Ama anlayacağınız,
masal hep aynı resmi masal!
Aynı
aldatmaca!
Sadece öznesi değişiyor.
***
Lafı uzatmadan esasını söyleyeyim... Her dönemde yaşlılar siyasi hedeflerine uygun düştüğü sürece her gençlik kuşağına "
pırıl pırıl" dedi; çoğunda "
yaratıcılık" buldu, "
zekâ"sına hayran kaldı.
Sonra o parlak "
gelecek" geldiğinde hiçbiri artık genç olmayacaktı nasılsa!
Ne kuşaklar gördük, iş hayatının tornasından geçip toplumsal mesuliyetlerle omuzları çökünce sararıp soluverdiler!
O yüzden asıl özen göstermemiz gereken şey...
Ne kadar büyüleyici olursa olsun
kolektif şamata değil,
tek tek her birimizi uzun yıllar ayakta tutacak derin ve içsel bir donanıma sahip olmaktır.