Davulun sesi uzaktan hoş gelir...
Toplumsal ilerleme ve modern iktisadi ilişkiler de öyledir. Bir bakarsınız ki, tek tek insanlar olarak fena "gerilemiş"iz! Borçlanmak mesela...
Veren için de, alan için de çoğu zaman yüktür.
En iyi koşulda bile inceden bir sızıya dönüşür; bazen ruhu ezer, bazen bozar.
Yine de alacaklıyla borçlu arasında insani bir hukuk oluşur.
Hatta öyle olur ki, borç cömertçe silinebilir ya da zorlanıldığında sorun çıkartılmaz.
Oysa bankalara borçlanmak çok farklıdır.
Hukuk vardır ama artık insan yoktur!
İstediğin kadar değil, istediği kadar borç verir.
Cömertlik bilmez, hesabını bilir.
İcraya verirken de, ne acımasızdır, ne de anlayışsız! Soğuktur sadece!
Aslına bakarsanız, "insanlığın iktisadi ilerlemesi" denilen sürecin tamamı bu "öldürücü soğuk"tan ibarettir.
***
Neyse...
Asıl konu edeceğim şey şu...
İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası'nın açıkladığı rapor
vatandaşların kullandığı toplam tüketici kredilerinin son beş yılda yüzde 154 arttığını gösterdi.
Kredi kartı borçları ise iki kattan fazla artmış. Türkiye'nin büyüme ortalaması 5-8 aralığında seyrederken, tüketici kredilerinin yıllık büyüme ortalaması yüzde 30'u aşmış durumda.
Görünen o ki, neredeyse herkes
borcunu da borçla kapatıyor.
Yani hayatlarımızın dışı ne kadar yaldızlı olursa olsun, içi dökülüyor.
Feci bir kısır döngü bu!
***
Yok, şimdi kalkıp borçlanmanın arttığı bir toplumda ekonomik kriz ihtimalinin yükselmesinden falan söz etmeyeceğim! Onu bilmem! O benim işim değil.
Ama "
insan" ne yapar, nasıl yaşar ve hangi koşullarda nasıl davranır, bilirim.
Gelecek on yıllarını bankalara ipotek edenler, kredi kartlarının borcunu yine kredi alarak kapatmaya çalışanlar
cömert, diğerkâm, cesur ve huzurlu olabilirler mi? Haydi daha açık konuşalım...
Bütün konforunu borç üzerine inşa eden, sürekli hesap kitap yapmak zorunda kalan insanlar çevrelerine karşı hakkıyla "
iyi" ve "
dürüst" davranabilirler mi?
Siyasal ve toplumsal algıları
borçluluk psikolojisinden uzak kalabilir mi?
Bir durup...
Külahı önümüze koyup...
Düşünmenin zamanı gelip geçiyor.