Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Toplumsal barış... Halk ne ister, devlet ne anlar?

Her iyi şeyin başında ve sonunda "barış" vardır!
Ve gün gelir...
Parlamento aritmetiği ve liderlik kapasitesi bakımından en güçlü hükümetlerin bile karşısına şu temel ve yakıcı soru çıkar...

Barışacaksak, kiminle barışacağız; kimleri barıştıracağız?

***
Son zamanlarda çok kullanılan bir deyim var: Toplumsal barış.
Tabii bu deyimden devletin ve halkın anladığı farklıdır.
Mesela Eski Türkiye'de devlet tavrını açıkça koymuştur.
Herkes birbirine gizlice küskün fakat devletin buyruklarına teslim bir hayat yaşıyorsa...
Etnik kimliğe ve inanca bağlı tarihsel kırılmalar dışarıda dile getirilmemek üzere yurttaşların ve cemaatlerin hafızasına gömülmüşse...
Sokakta "arıza" çıkmıyorsa...
Eğitim hizmetleri ve vergi toplamada radikal sorunlar oluşmuyorsa...
Sivil ve askeri bürokrasi kurumları ile merkez sermaye arasında belirgin bir çatışma yaşanmıyorsa...
Tamamdır! Bu devlete göre toplumsal barışın ta kendisidir.
***

Oysa halk başka türlü bakar.
Siyasal bakış ve kültürel açıdan bölük bölük de olsa, halkın gözünde "barış" her şeyden önce selamla başlar, selametle tamamlanır.
Barış, halk için menfaate dayalı işbirliği değil, adalet için elbirliğidir.
Barış bir masa başında uzlaşmaktan çok, insanın kafayı yastığa koyduğunda duyduğu huzurdur.
Kafada ve kalpte barış yoksa, toplumda barış da yoktur.
O yüzden halkın "toplumsal barış"tan anladığıyla devletin anladığı arasında bazen uçurum oluşur.
O yüzden halkın gayet demokratik olan "toplumsal barış" tarifi hükümetleri zorlar.
Çünkü halk...
Ülkenin bir yerinde çocuklar ölmeye devam ederken ekonomi yine de tıkırındaysa ve büyüme hızı düşmüyorsa, bunu "toplumsal barış"tan saymaz.
***

Şimdi yazımın başında dile getirdiğim probleme dönelim...
Kritik bir aşamadayız.
Yeni bir anayasa hazırlıyoruz...
Peki bu anayasa kimleri barıştıracak?
Uzun yıllar boyu sekülerleşme baskısı altında tutulan Sünniler ile uzun yıllar boyu "Sünnileşme" baskısı altında tutulan Alevileri barıştıracaksa...
Türkleştirilme tehdidi altında tutulan Kürtlerle, devletin ideolojik giysisini zorla benimsemek durumunda kalan Türkleri barıştıracaksa...
İşte böyle bir anayasa "toplumsal barış" için gerçek bir zemin olacaktır.
Yok! Yeni anayasa sadece devlet kurumlarının barışını önemseyecekse... Hükümet edenlerle sivil ve askeri bürokrasiyi uzlaştırmaya dayalıysa..
Ve Anadolu'nun çevresel sermayesi ile İstanbul'un merkez sermayesinin işbirliği esasına dayanacaksa...
Yazık olacaktır ama geçiniz, gitsin!
Çünkü o durumda "toplumsal barış" yine geleceğin belirsizliklerine havale edilmiş olacaktır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA