Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Tiyatro ölmüyor, öldürülüyor!

"İnsanı usandıracak kadar sık tekrarlanan bir söz bu: Miadını doldurdu tiyatro, öldü...
Gerçekten de öldüyse, bugün Dünya Tiyatro Günü'nü kutlamak yerine yasını tutalım tiyatronun!"
Kenan Işık'ın Dünya Tiyatro Günü'nü kutlamak için kaleme aldığı bildiri böyle başlıyor.
Hüzünlü bir ironi taşıyor bildiri!
Neden? Çünkü sevgili Işık'a göre tiyatroyu kendi ellerimizle inşa ettiğimiz bir anıt mezara gömüp unutmak aslında hayatı, insanı ve insanca olanı unutmak anlamına geliyor.

***
Bir kere şunu kabul edelim...
Tiyatroyu "anlatmak", gelişmeyi de teknolojik ilerleme sananlar tiyatronun miadını doldurduğunu söylemekten hiç vazgeçmeyecekler.
Sinema, televizyon ve internetin seyirciyi öykünün sahiciliğine ikna etme veya "büyüleme" teknolojileri tiyatronunkine göre çok daha etkiliyken...
Çağlar geçse de tiyatronun ayakta kalacağına inanmak böyleleri için imkânsızdır!
Eh o açıdan bakarsanız, haklı da görünürler.
Öyle ya!
Kapıyı sert çarpınca yıkılacakmış gibi sarsılan eğreti dekor, iyi ütülenmemiş kostümler, yapaylık duygusunu bir türlü bastıramayan ışıklandırma, döne döne seyircinin başını döndüren sahne ve elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen oyuncular...
Bütün bunlar gerçekten de eski zaman seyirliklerinden bugüne kalmış acıklı tortular gibidir.
***
Oysa tiyatro sanıldığının aksine...
Anlatmak için değil, "yaşamak" için vardır.
Teknolojiyi değil, hayatı esas alır!
O gün, o saat "yaşanan" bir şeydir oyun!
Sahnedekiler de, seyirciler de, herkes etiyle, kanıyla, canıyla oradadır!
Tiyatronun "ölümsüz" yanı işte bu noktadır!
Bu sanat yaşayacaksa eğer, bir öyküyü sahnesine taşıdığı için değil, seyirciyle oyuncu arasındaki mucizevi bağı kurma ayinini gerçekleştirdiği için yaşayacak!
İyi de, tiyatrocular bunun tam anlamıyla farkındalar mı?
Böyle oyunlar var mı? Kaçı böyle?
Ya seyirciler? Çoğu zaman sahneye bir tv ekranına bakar gibi bakmıyorlar mı?
Aklımız fikrimiz sadece oyuncularda değil mi? O oyuncuların çoğu sahnede "yaşamak" veya "yaşatmak" yerine berbat ve profesyonel bir aldırmazlıkla "oynamayı" seçmiyorlar mı?
Uzun sözün kısası...
İlle de bir ölümden söz edeceksek eğer, ihtiyarlıktan olmadığını bilelim.
Tiyatrocular öldürüyor tiyatroyu!
NOT:
Tabii şunu eklememek haksızlık olur: İstanbul'da iki yıldır tiyatronun özünü yakalamış harika deneysel çalışmalar izliyorum. Umutluyum.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA