Biz meydanları sevmeyiz! Hele büyük meydanları hiç! İstanbul meydanlarını birer birer kaybettiyse biraz da bundandır!
Taksim Meydanı'nı da hiçbir zaman benimseyip içselleştiremedik!
1 Mayıslar ve halk konserleri gibi organize etkinlikleri bir yana bırakırsak... Taksim'de olmanın heyecanı diye bir şey varsa eğer, iki adım ötede İstiklal Caddesi'nin ve Sıraselviler'in bulunmasındandır.
***
İstediğimiz kadar itiraz edelim...
İçimizde hâlâ
Batılaşma öncesi Osmanlı'nın izleri hüküm sürüyor.
Şehirleri
"yaşama" biçimimiz de öyle!
Hatta şehir dokusunu sevip benimseyişimizde
biraz Latin, biraz Mağripli bir "
hava"nın var olduğu bile söylenebilir.
Bugün Beyoğlu'na gelenlerin
Taksim'den çok
Galatasaray Lisesi'nin veya
Tünel'in önündeki küçük açıklıkları "
meydan" olarak benimseyişi manidardır!
Turist olarak Avrupa'ya gittiğimizde de, mesela o çok sevdiğimiz
Paris'in trafiğe açık büyük meydanlarında anksiyeteye kapılır sığınacak köşe ararız ama
İtalyan şehirlerin avluları andıran piazza'larından saatlerce ayrılmak istemeyiz!
Doğrusu şu ki...
Batılıların meydanlarda soludukları
özgürlük atmosferini biz
cıvıltılı caddelerde ve
devletin büyük gözaltısından uzak ara sokaklarda buluruz.
***
Şimdi sadece yayalara açık olacak
yeni Taksim Meydanı projesi onaylandı ya...
Bazıları "
Taksim'in ruhu çoktan kaybolmuştu zaten" diyorlar.
Yoktu ki, kaybolsun!
Yarım asır yaşadım şu şehirde, ne çok yolum geçti
Taksim'den.
Hiç orada "
ruh" görmedim!
Kazulet gibi bir otel, berbat bir park, sovyetik bir kültür merkezi binası ve güvenlik çemberi yüzünden hiçbir zaman yanına yaklaşılamamış sular idaresi duvarları...
Biraz ötede teneke bir minare, büfelerin arkasına saklanmış Aya Triada silueti ve kulakları sağır eden korna sesleri...
Ve bunlara ek olarak müthiş bir kalabalık ki, o bahsi hiç açtırmayın şimdi bana...
Bunlar mı Taksim'in ruhuydu?
Emin olun ki..
İster onaylanan projeye göre, istenirse bu projeye muhalif olanların kafasına göre yapılsın...
Yeni Taksim'de de "
ruh" olmayacak!
Derin kültürle uyumsuz olarak yapılan her şeyin kaçınılmaz kaderi budur!