Kendi uydurduğumuz takvimin cilvelerine iman etmenin âlemi yok! Yılbaşı dediğimiz şey, altı üstü bir oyun, sevimli ve dalgacı bir heyecan, o kadar!
2012 gelip kapıya dayandı diye gizemli kehanetlerin peşine düşenleri anlamakta bazen çok zorlanıyorum.
Derdimiz "metafizik" bir arayış ve beklentiyse eğer...
Şunu sormamız gerekmez mi...
Orasından burasından törpülenerek alabildiğine "seküler"leştirilmiş; hikmet geleneğiyle bağını koparmış takvimler nasıl "derin" işaretler taşıyabilirler?
***
İşin "
metafizik" yanını bırakıp "
fizik" yanına bakacak olursak...
Bir kere
31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece doğanın umurunda bile değildir!
Kaldı ki, doğa
yeni ve ölümcül bir döneme gireli çok oldu.
1 Aralık'ta açıklanan ve bizim kamuoyundan hiç ilgi görmeyen
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün raporuna baktığımızda durumu anlayabiliyoruz.
Geçen yılın ilk on ayında denizler tahminlerin de ötesinde ve
rekor seviyede çekilmiş.
Ortalama sıcaklık artmayı sürdürüyor.
Asya'da ve Amerika'da küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliklerinin yol açtığı
dev boyutlu sel felaketleri yaşandı Doğu Afrika'nın değişen iklimi yüzünden kuraklık o bölgedeki insanları kasıp kavuruyor. Yüz binlerce insan aç, on binlercesi açlıktan öldü.
Bir de okyanusların hali var ama belki o bahsi açıp tat kaçırmamak daha iyi olur.
Çünkü bilim adamları okyanuslara yaptığımız "
kötülüğün" geçen yıl
en uç seviyeye çıktığını söylüyorlar. Oysa okyanusları kaybetmek
kıyamet yolundan bir daha geri dönememek demek!
Sonuç olarak...
Doğaya birdenbire sihirli bir el değmeyecekse eğer, 2012'de bu gidişin süreceği ortada!
***
Yeryüzünün
toplumsal manzarasına gelince...
Önümüzdeki yıl
ABD, Rusya ve Fransa'da başkanlık seçimleri var. Bu üç seçimin 2012'ye gerçekten yeni bir çehre ve enerji katma ihtimali yüksek!
Ama
temel dinamiklerdeki değişimler ve krizler ne takvime ne de tahminlere uyuyorlar!
Buna en iyi örnek "
Arap Baharı" değil mi?
Hiç kimse bunu öngörememişti. İsyanlar başladığında bile sonuçları kestirilemedi.
Ya finans kapitalizminin krizine ne demeli?
Birkaç iktisatçı bunu
2003-2004'te bekliyordu. Olmayınca, "
sistem kendini tamir etti" dediler.
Şimdi ise
uzun yıllar sürecek bu krizin bildiğimiz kapitalizm modelinin sonunu getireceğini iddia ediyorlar!
***
Gelelim
Türkiye'ye...
Önümüzdeki yıl bizim için gerçekten "yeni bir yıl" olacak mı?
İşin gerçeği şu ki...
Türkiye'nin eşik noktaları 2002, 2007 ve 2011 seçimleriydi.
Şimdi önümüzde
anayasa yapma ödevi var.
Bu bakımdan "
yeni yıl zor mu geçecek?" diye soranlara verilecek tek dürüst cevap "
evet"tir.
Peki yine de
iyimser olmalı mıyız?
Evet! Kesinlikle!
Çünkü Meclis yeni anayasa yapma ısrarını sürdürür ve bu işin altından kalkarsa
, geleceğin Türkiyesi'nin inşası asıl şimdi başlayacak demektir.