İnsan elinden avucundan kayıp giden zamanı saatler, günler, aylar, yıllardan oluşan bir takvim içine hapsetmeye çalışır.
İster ki, takvimler sadece kültürel uzlaşmaya dayanmasın, zamanın "hakikati"ne de yaslansın!
Oysa düşünün...
31 Aralık'tan 1 Ocak'a geçtiğimizi ne evren umursar, ne de kuşlar, böcekler, ağaçlar!
Bilim ise bambaşka bir zamandan söz eder. Mesela astrofizikçiler geçenlerde 13.7 milyar yıl önce ortaya çıkmış bir gaz bulutu keşfettiler! "Evrenin oluşumundan az önceye ait bir oluşum" diyorlar buna!
Hepsi bir yana...
Bütün vahiy dinleri zamanın "öz"ünün ve "olacak olanın vakti"nin gayb (algılanamaz, bilinemez) âlemine ait olduğunu vurgular.
Ama insanlık kendi düzenlediği takvime bir "uyuşturucu" gibi bağımlı hale gelmiştir. Geçmişin ve geleceğin sırlarını onda arar; ona bakarak fal açar, dilek tutar.
Dün yaşanan 11.11.11 çılgınlığı da böyle bir sapıtma haliydi işte!
***
Garip bir kültür kargaşası!
Baktım da...
Kutsal sayılan dönemleri, dini bayramları ve tarihin işaretlediği günleri es geçenler nedense
11.11.11'in "
sır"rına pek inanıyordu!
Deprem ve benzeri felaketler yaşandığında hayata hiçbir şey olmamış gibi "
kaldığımız yerden devam etmemizi" isteyenler, takvimler
11.11.11'i gösterdi diye her şeyin değişeceğini düşünüyordu.
Bugün gazetelerde göreceksiniz...
Kimi "uğurdur" deyip dün, hem de saat 11'de evlenmiş! Kimi kıyamet alameti saymış! Kimi aya giden ilk uzay aracının adının da
Apollo 11 olduğunu hesap etmiş; kimi
11 Eylül'den dem vurmuş.
Ne yalan söyleyeyim, bunları okudukça "
başınıza bir o kadar taş düşsün!" diyeceğim geliyor!
***
Derim ki...
İlle de
zaman denilen şeyi "
hikmet"leriyle kavrayıp hissetmek istiyorsak...
11.11.11 fikrine çaput bağlayıp durmak yerine...
Geleneğin büyük ve derin anlatılarına eğilmeliyiz.
Peygamberin
Mi'raç dönüşü yatağının hâlâ sıcak oluşuna mesela...
Bazen de yüzümüzü tabiata dönmeliyiz.
Mesela Kütahya'nın Kumarı köyündeki
bin yıllık kestane ağacına, Kudüs'ün Zeytin Dağı'ndaki
iki bin yıllık zeytin ağacına...
Kelebeğin bir günlük ömrünün aslında nasıl "
koskocaman bir hayat" olduğuna bakmalıyız.