Epey zamandır...
Erkekleri bu kadar iyi anlatan iyi bir film izlememiştim.
Hiç uzatmadan, baştan söyleyeyim dedim.
Nuri Bilge Ceylan'ın "Bir Zamanlar Anadolu'da"sını kastediyorum.
Kimseye laf yetiştirmek gibi bir telaşım da yok.
Ama şunu da söyleyeyim ki, bu filmde bir sıkıntı yok! Ne "taşra sıkıntısı" ne de estetik sıkıntı!
Sıkıntı bizde! Bizim film seyretme alışkanlıklarımız, peşin yargılarımız ve günümüzün yaygın hastalığı olan odaklanma zorluğumuzda!
***
"Bir Zamanlar Anadolu'da"nın biraz örtük fakat çok sağlam bir öyküsü var.
İçinde
polis, savcı, katil, maktul var diye dümdüz bir polisiye de sanmayın sakın!
Erkekler üzerine bir film bu.
Kadınlar karşısında ya zalim ya kurban rolünü üstleniveren erkekler üzerine...
Hiçbir şeyi anlamaya yanaşmayan ama her şeyi biliyormuş gibi gevezelik edip duran erkekler üzerine...
Ve tabii tam da bu yüzden
Anadolu üzerine bir film!
***
Abartmak da huyum değil.
Ancak iki buçuk saat boyunca bir an bile içimi sıkıntı basmadı.
Hatta bazı sahnelerde gözümü bile kırpmadan savcının ve doktorun yüzüne odaklandım. Çünkü filmin öyküsünün
"sırrı" onların yüzündeydi!
Şimdi elbette sadece iki saat hoşça vakit geçirmek için sinemaya giden insanlara
"Bir Zamanlar Anadolu'da"yı öneremem!
Hem biliyorum ki...
"Sahi" olmayan ama
"sahicilik" numarasına yatan
Hollywood polisiyelerinin klişelerine alışanlara bu film masalsı gelecektir. Malum, artık
gündelik yalın gerçeklik sahnede, perdede, tv'de karşımıza çıktığında onu masal sanıyoruz!
***
Son olarak şunları not edeyim...
Bir... Nuri Bilge Ceylan'ın sinemasını hep beğendim ama kendime yakın bulmadım. Neden? Çünkü öykülerinin çok güçlü bir fiziği vardır fakat metafiziği yoktur!
"Bir Zamanlar Anadolu'da"da Ceylan'ın
belki ilk kez metafizik bir derinliğin eşiğinde durduğunu hissettim.
İki... Oyunculuk damardan... Muhteşem!
Üç... Ah, şu dakikalar boyu yuvarlanan elmalar! Oradalar, çünkü sanki öykünün bütün günahını üzerlerinde taşıyorlar.
Dört... Doktorun neden katile "insancıl" davrandığını anlamayıp soranları filmi hiç izlememiş sayıyorum.