"Kendini sevmeyen başkasını da sevemez!"
Buyurun size, iyiden iyiye piyasalaşmış bir söz ve popüler bir inanç...
Peki yanlış mı?
Hayır! Doğru!
Keşke bu sözü bozuk para gibi kullanıp duranlar içindeki "hakikati" tam anlayıp anlatabilselerdi!
Keşke bu hakikatle daha geleneksel ve derin yollarla yüzleşip öğrenebilseydik...
Keşke bu söz karşımıza medyatik megalomanların sloganı olarak çıkmasaydı...
***
İnsan internet âleminde (facebook, twitter, vb.) daha net biçimde farkına varıyor ki, narsisizm almış başını gitmiş!
Üstelik sıkıştığında altına saklanacağı pek şık, pek göz alıcı bir örtü bulmuş kendine.
Ne mi o örtü?
Şöyle özetlenebilir... "Sürekli kendinle meşgul olmak."
"Kendini yere göğe koyamamak."
"Yaptığın her şeyi marifet saymak."
Bunları da "kendini sevmek" sanmak...
Oysa "kendini sevmeyen başkasını sevemez" sözünün arkasındaki hakikat şudur...
Sevmek vermektir.
Ama kendinde olmayanı ve kendine veremediğini başkasına veremezsin!
Sen neysen, ne kadarsan, sevgin de odur, o kadardır.
Şimdi söyleyin..
Bu "hakikat"in günümüzde dillendirilip durulan "kendini sevmek" ile bir bağı var mı?
Yok! Zerre kadar yok, değil mi?
***
Geldiğimiz nokta şu...
"Kendimizi hor görmeyelim, sevelim" diye çıktığımız yoldan popüler kültür sayesinde çıka çıka narsisizm bataklığına çıktık.
Artık "kendini sevmek" denilen şey...
Hastalıklı bir kendine hayranlık ve feci bir içgörü kaybı halini aldı!
Üstelikkimi kanaat önderlerinin yıllardır pompaladıkları "kendinizi seviyorsanız, başkalarına karşı saldırgan olmazsınız" mantığını (ki fazlasıyla Amerikan işi bir ideolojik tasavvurdur) ne yazık ki, ne yakın tarih ne de bilim doğruluyor.
Kendi düşüncelerine ve hayallerine hayranlıkla bağlananların saldırganlığı ve ötekilere duyduğu nefret kaçınılmazdır.
Dikkatli bakanlar, narsisist kişilerin aslında nasıl agresif ve empati yoksunu tipler olduklarını fark ederler.
Peki bu bataklıktan çıkış var mı?
Var.
Ama ilk önce...
Saçmasapan aforizmalarla konuşan; kendini dünyanın merkezi sanan; hiçbir şey bilmediğini bilmeyen insanları TV programlarına çıkartıp ününe ün katmaktan...
Ve o tip insanları ağzımız bir karış açık ilgiyle izlemekten vazgeçmemiz gerek.
Bunu yapabilir miyiz?
Zor.