Taşın altına elini sokmadan gazetecileri eleştiren iletişim uzmanı akademisyenlere ara sıra kızarız.
Hatta iletişim fakültelerinde öğrencilerin zihinlerinin yalan yanlış eleştirellikle doldurulduğuna inanan medya yöneticileri tanırım.
Yine de diyorum...
Durup uzmanların dediklerine kulak vermekte yarar var.
İşte Kayseri'deki vahşetle ilgili haberler, manşetler, fotoğraflar ve gelinen nokta ortada...
Hiç ders almıyoruz.
En tatsız olayları, en korkunç acıları bile gündelik merakların malzemesi haline getirmekte üstümüze yok!
İletişim uzmanları şimdi soruyorlar...
"Mağdur kız çocuklarının fotoğraflarından albümler yaratmanın ne âlemi vardı?
Çocukların nasıl parça parça doğrandığını günler boyu tefrika yapmak habercilik mi?
Daha beteri...
Zanlının dedikleri hiç sansürlenmeden yayınlanıyor ve bu sözler suça eğilimli insanlar için model olma tehlikesi taşıyor. Buna gerek var mı?"
Şimdi medya yöneticisi meslektaşlarım ellerini vicdanlarına koyup söylesinler...
Bütün bunlar haksız sorular mı?
Vahşet ve nefret suçlarını sansasyona malzeme yapmadan sunmayı ne zaman becereceğiz?