Geçen çarşamba akşamüstü... Güneş yavaş yavaş çekilmeye başlamış olmasına rağmen İzmir sıcaktan kavruluyor.
Ah! Sahili Çin Seddi gibi çepeçevre saran şu apartmanlar yok mu! Şehri bir parça olsun ferahlatacak imbatın önünü kesiyorlar!
1960'larda yöneticilerle zenginlerin ittifakının şehrin mimari dokusunu ve iklimini bozmasına nasıl izin verilmiş; İzmirliler nasıl duruma uyanamamışlar, aklım almıyor!
Bir kafede oturmuş, durmadan limonata ve buzlu meyveli içecekler tüketerek akşamın inmesini iple çekiyorum.
Bir de genç garsonun "acaba İstanbul'da çalışsam daha mı iyi yaparım, ne diyorsun abi?" sorusuna cevap arıyorum.
***
Akşam İKSEV'in düzenlediği 24. Uluslararası İzmir Festivali'nin açılış konseri var.
Merakla beklediğim bir konser.
Dört Piyano Bir Şef...
Olay şu... Sekiz usta el piyanoların başına oturup dev bir orkestranın rolüne soyunuyor ve onları Rus şef Aleksandır Polişçuk yönetiyor.
Ben limonatamı yudumlarken yanı başımdaki masada son yıllarda İzmir'de mantar gibi çoğalmaya başlayan tipte üç genç kızın hararetli tartışması dikkatimi çekiyor. Sıcağın hiç farkında değil gibiler.
"Bu yazın en gözde çanta markası ne olacak", onu tartışıyorlar.
***
Nihayet tatlı bir kızıllıkla akşam iniyor körfeze...
Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi' ne gidiyoruz. Görkemli bir dış cephe ve yürüyüş alanı, küçük bir salon.
Mimarisi etkileyici, akustiği çok iyi.
İKSEV Başkanı Filiz Sarper açış konuşmasında "bu festival bir meydan okumadır" diyor.
Doğru vallahi! "Çağdaşlığa" pek meraklı fakat derin sanata yatırım yapmakta sakıngan bir şehirde böyle bir festivali 24. yıla taşıyabilmek gerçekten de ciddi bir meydan okuma!
***
Sahneye yelpaze gibi yerleştirilmiş dört piyano Wagner'in Tannhauser Uvertürü ile açıyor müzik şölenini...
Wagner'in en keskin kederi bile debdebeyle dile getirmeye çalışan tavrını piyanoların tınısı yumuşatıyor. Yapıtın iç mimarisi ortaya çıkıyor.
Ardından Carl Czerny'nin Do Majör Konçertant'ı ve Debussy'den "Jeux" geliyor.
Final Ravel'in Bolero'suyla.
İşin doğrusu, bestecisine bile "tek başyapıtım fakat ne yazık ki içinde müzik yok" dedirten bu yapıt tematik tekrarları ve sürekli yükselen ritmiyle insanı bazen boğar, yorar!
Ama dört piyano yorumu öylesine güzel ki...
Esprili, zarif, şık bir Bolero.
Dinleyici sıralarından coşkulu alkışlar yükselirken "İyi ki geldim İzmir'e, iyi ki bu konserdeydim" diye geçiriyorum içimden.