Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Diyanet meselesi: Ezberler ve gerçekler

Bizde hep böyledir... İslamcı, İslam'ı bilip öğrenmekten kaçınır.
Sosyalist, sabah akşam kapitalizmi analiz eder ama sosyalizmin eleştirel analizinden fena halde sıkılır.
Kemalist, Mustafa Kemal'i ve çağındaki uygulamaları merak edip öğrenmek yerine beşinci sınıf kaynaklardan toparlanmış üç beş ezberle idare eder.
Liberal, sosyal ve ekonomik alanlarda serbest rekabeti değil, iş hayatını ve kartelci işadamlarını sever.
Laiklik meselesinde de durum aynıdır.
Ezberlenmiş yanlışlar, peşin yargılar basit fakat gerçek bilgiden daha üstün tutulur.

***

Geçen hafta Diyanet İşleri Başkanı'nın Kuran okuma tavsiyesini yanlış ve laikliğe aykırı bulanlara karşı "bundan daha normal ne olabilir, kaldı ki bu tür tavsiyeler bana göre Diyanet'e yasa yoluyla verilen görevlerdendir" dedim ve 1965 tarihli yasanın ilk maddesini hatırlattım ya...
Gelen okur mektuplarından bazıları çok ilginçti.
Şaşkındılar.
"Bir laik devletin yasasında İslam dinine böyle vurgu yapılmaması gerekir, yanlış yazmış olabilir misiniz?" diye soran bile vardı.
Bilmiyorlardı.
Çünkü gerçekte ne laikliği, ne de Cumhuriyet'in kuruluşunu öğrenmeye niyetleri yoktu!
Öyle olsalar "Diyanet ateistlerin de, Hıristiyanların da Diyanetidir" gibi garip tezler öne süreceklerine, "laik bir düzende Diyanet'e ne gerek var" demeleri gerekirdi.
Gülünç biçimde "dinsiz Diyanet" isteyeceklerine "Diyanet'siz rejim" talep etmeleri daha doğru olurdu.
Ama dertleri başka! Beğenmediklerini tepelemek için kullandıkları birkaç sopadan biri "laiklik", o kadar!
***

Bir okurum da "Büyük Atatürk'ün Diyanet'i böyle değildi" demiş. "O Diyanet Kuran okunmasını tavsiye etmezdi" imasıyla tabii...
Belli ki, ilk Diyanet yasasını ve 1925'te TBMM'nin Kuran tefsiri ve hadis tercümeleri için ödenek ayırıp Diyanet İşleri Reisliği'ne bu görevi verdiğini bilmiyor. "Hak Dini, Kuran Dili" ve "Sahih-i Buhari" tercümesinin hazırlanması ve 1927'de Türkçe bir hutbe mecmuasının basılıp dağıtılması sürecini öğrenmek zor geliyor.
Bizim "laikçi"lerin hesaplaşmaktan kaçındığı tarihi gerçek açıktır: Cumhuriyet laikliği bir rejim olarak uygulamaktan çok ideoloji olarak benimsemiştir.
Devlet, dinin kendi üzerindeki etkisine önlem alırken, din üzerinde özellikle etkili olmayı hedeflemiştir.
Problemin de, çözümün de kaynağı tam bu noktadır.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA