Hani bir veli henüz diktiği gömleği aynı yerden söker tekrar dikmeye başlarmış...
Bir daha, bir daha...
Ne yapıyorsun, diye sormuşlar.
Cevaplamış...
"Nefsim beni meşgul etmeden, ben onu meşgul etmeye bakıyorum."
***
Yazıma neden böyle girdim?
Çünkü son zamanlarda tasavvufa duyulan ilginin artışıyla medyada da sık sık lafı edilen
"nefs muhasebesi ve mücadelesi" kolay şey değildir.
Bu işe girişmek,
hakkında kitap okumaya, konferans dinlemeye, hikâyesini öğrenmeye ve hayalini kurmaya benzemez.
Çünkü kadim geleneklerin ve dinlerin
"nefs" diye adlandırdığı şey bu dünyadaki varlığımızın orta direğidir;
"benlik"tir.
Belki işte böyledir özü...
Veliler bile yenemez de, anca meşgul eder nefsini!
***
Ya
o velileri ve hatta bütün bilgelik geleneklerini kendi nefsine
süs yapmak isteyenlere ne demeli?
Son zamanlarda...
Tasavvufa ilgi duyan ve böyle mahfillere girip çıkan kimi dostlara bakıyorum.
Bu türden ilgileriyle tanınan, toplumda öne çıkmış bazı kişilere bakıyorum.
Düzenleri hiç bozulmasın istiyorlar, o ayrı da...
Daha sakin ve mütevazı bir duruş yerine sanki
daha gösterişli ve göstermeci bir hal içine giriyorlar! O çok tuhaf!
***
Yeni Aktüel dergisinin kapak dosyasını oluşturan
"Tasavvufun dönüşü muhteşem oldu" başlıklı yazıyı okurken yukarıda anlattığım düşünceler ve izlenimler yeniden zihnime üşüştü.
Dosyayı hazırlayan
Birol Biçer ve konuştuğu kişiler
tasavvufa duyulan ilgide modern insanın manevi arayışının büyük rol oynadığını söylüyorlar. Haklılar.
Pozitivist eğitimin kalbimizin derin sesini susturamayışını eklemek gerek buna...
Kuşkusuz
İslam'ın siyasi ve selefi yorumlarının son yıllarda insanlarda yarattığı yorgunluğun da bir etkisi var.
***
Tasavvufa yoğun ilgide ben biraz da...
Nasıl desem, dilim de varmıyor ama yeni bir
elitizm arayışı seziyorum.
Toplumumuzun üst sınıflarında harıl harıl
aile soyağacında bir mutasavvıf bulma çabası var.
Geriye gidip buldukları akrabaları da zamanında bir lokma bir hırka yaşamışlar. Malın mülkün değil, hakikat aşkının peşinden gitmişler.
Oysa şimdiki kuşaklara bakıyorum.
Ortadaki durum şu...
Zenginliklerine, itibar ve güç üstünlüklerine bir de büyük büyük dedemizin
"yol"unu katabilir miyiz, çabasındalar!
***
Ah! Bir de tasavvuf çevrelerini kullanarak şu çocukça gösterişe kapılanlar var:
"Benim tanıştığım, gidip danıştığım, çevresinden istifade ettiğim büyüklerim var ya... senin var mı?"
Neyse...
Geçilecek herhalde bu aşamalar da...
Yol yürüye yürüye öğrenilecek.
Zaten...
Hani o sufi...
Durmadan tespih çekiyormuş da...
Ne arıyorsun, demişler de, cevaplamış:
"Gafletimi arıyorum."