İnsanın "orta direği" vicdandır. Ama zemin çürük, zihin bulanıktır. Hayat yer sarsıntılarıyla geçmektedir. İşte o yüzden vicdanı hemen her gün yeniden inşa etmeliyiz.
***
Vicdanın sesi mi?.. Öyle bir uğultu var ki, o sesi duymak imkânsız! Zaten şiddetin kıvılcımı bir kez parlamaya görsün. O zaman sloganlardan, küfürlerden, haykırışlardan başka bir şey duyulmaz. Bir an için bile olsa, durmak gerekir! Koşmamak, koşturan kalabalığa karışmamak gerekir. Ve bakmak gerekir. Kalabalık kavga, yıkım, linç uğruna aynı yöne koştururken durup onların her adımda çirkinleşen yüzlerine durup bir bak! İşte o an içindeki "sürü hayvanı" ölüp, insan yeniden dirilecektir.
***
Hiç uzatmadan söylemeli! Hep kazanmayı isteyen, kaybetmeyi asla göze alamayan biri vicdanlı olamaz. Çünkü vicdanın en büyük düşmanı menfaati ve kazanma arzusunu meşrulaştıran akıl yürütmelerimiz değil midir?
***
Ne tuhaf! Gençlik hep geçmişte kalıyor. 25 yaşında biri konuşurken gayet doğal bir ifadeyle "ben gençken" diyebiliyor! Soruyorum: 17-18 yaşlarını anlatıyormuş. Ben gülünce, bozuluyor. Çünkü o yaşlarına bakıp çok gerilerde kaldığını düşünürken o kadar içten ki!.. Geçmiş hep genç! Gençlik hep geçmiş! Ya gelecek? Hep bir deformasyon, bozulma, çürüme korkusu. Gelecek eşittir ihtiyarlık mı yoksa?
***
"Tadında bırakmak" derler hani! Gelecek gelmeden, tadı kaçmadan bir işi bırakmak çabası pek el üstünde tutulur. Oysa derin bir gelecek korkusudur bu! Ama üzerine alçakgönüllülükle süslenmiş zarif bir şal örtülmüştür.
***
Güzelleşebilen kadın, güzel kadından daha "büyüleyici"dir. Erkeklerin gözünde tabii...
***
Zamanında güzelliğiyle çok yürek yakmış bir kadına sormuştum. "Güzelliğinin aşklarına etkisi nasıl oldu?" Kırık bir gülüşle karşılamıştı sorumu ve aklımda kaldığıyla şöyle yanıtlamıştı: "Hayatıma giren erkekler toplum içinde bundan gurur duyuyor gibiydiler ama kapalı kapılar ardında güzelliğim sinirlerini bozardı! Biliyor musun, belki de sinirlenmekte haklıydılar! Onlar aşklarının beni güzelleştirmesini istiyorlardı ama ben ne yazık ki, onlardan önce de güzeldim ve gittiklerinde de güzel kalacaktım."
***
Kadınların sorusu: "Beni seviyor musun?" Erkeklerin sorusu: "Onu seviyor muyum?" Peki aşkın sorusu? Yan yanayken bile ayrıymış gibi özlemle ve içten içe dile getirilen şu sorudur o... "Neredesin?
Ne düşünüyorsun? Ne yapıyorsun?"