Bizde yurttaş nasıl biridir?
Yurttaş "devlet okulu"nda bir öğrencidir!
Başından öyle kurgulanmış, öyle tasarlanmış!
Milli Eğitim, Diyanet, Askerlik, Maliye, Emniyet...
Hepsi de eli sopalı hocalar...
Öğrettikçe öğretiyorlar: "Onu yapma bunu yap, öyle düşünme böyle düşün, ona inanma buna inan!"
Önemli olan makbul yurttaş olmak! Devlete göre makbul tabii! Bunun bir tarifi yapılmış, ölçüsü çıkartılmış, ideolojisi oluşturulmuş.
O yüzden yurttaşın bitmez tükenmez ödevleri var.
Çalış çalış bitmiyor.
Törenleri var, katıl katıl, sonu gelmiyor.
Yurttaşız, öğrenciyiz ya...
Bize hep "okulunu sev" deniyor.
Tamam da...
"Okul" öğrenciyi seviyor mu peki?
İşte orası kuşkulu!
Yurdumuz anamız...
Devletimiz babamız...
Böyle kavramışız! Böyle inanmışız!
Madem öyle ...
Neden bu kadar kimsesiz hissediyoruz kendimizi?
Neden bir yanımız hep öksüz, hep yetim?
Demek ki, olmamış bir şey var!
Ta başından beri eksik kalmış, eğri durmuş bir şey!
Bugün Türkiye'nin gelip dayandığı nokta işte tam burasıdır!
Ya milletle devlet sonunda şefkatle kucaklaşacak...
Ya devlet kul köle yaratan değil, yurttaşına hizmet eden bir örgüte dönüşecek...
Ya Sünnisi, Alevisi, Türk'ü, Kürt'ü bir olup bu yurdu ayırmadan, bölmeden sahipleneceğiz...
Ya da...
Ya da'sı yok!
Bu "dar kapı"dan geçilecek.
Kaos ortamı yaratmaya çalışanlara, kaos ortamından beslenenlere rağmen Türkiye bunu başaracak.