Şimdi bu köşeyi okuyanlar şaşıracak! Çünkü hiç alışık olmadıkları bir konuya gireceğim...
Malum geçenlerde Rahmi Koç "Kimse aday olmak istemiyor; eskiden başkanlık için yarışılırdı, şimdi başkan ol diye yalvarıyoruz" açıklaması yaptı.
Koç bu durumu başkanlığın artık "tam gün iş" olması ve kimsenin buna yanaşmayışına bağlıyordu.
Popüler basındaki bazı kalemler ise açıklamayı farklı yorumladı: TÜSİAD'a başkan olmak hükümetle çatışmak demekti ve kimse o riski göze almak istemiyordu.
Oysa TÜSİAD'a dair hiçbir şey bu kadar basit değil!
Gerçek şu ki...
Ekonominin yapısı ve güç odakları hızla farklılaşıyor. TÜSİAD'ın bundan etkilenmemesi mümkün mü?
Akademik çevreler, iş hayatı ve internet ortamında bu süreç derinlemesine tartışılıyor. Fakat bu tartışmalar medyada gerektiği kadar yankı ve destek bulmuyor.
Sonunda "iş başa düştü" deyip bir iki noktaya değinmek istedim.
***
Bir...
Global ekonomik kriz gelip geçici bir çöküş değil, bir "dönüşüm momenti"dir!
Belli oluyor ki, 2010'dan itibaren içine girilecek dünya ekonomik düzeninde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Bunu iktisatçılar biliyor. İşadamları biliyor. Hükümet biliyor. Bir tek bizim medya habersizmiş gibi davranıyor, o ayrı!
1970'lerde gümrük duvarlarının arkasında kurulan ve güçlü ailelerin "istişare"sine dayanan TÜSİAD değişmeden yeni oluşan dünyaya intibak edebilecek mi? İşte bu noktada ciddi soru işaretleri var!
Yeni başkan bu
kritik geçiş döneminin başkanı olacak!
***
İki...
Eski TÜSİAD başkanları röportajlarında
"biz siyaset yapmayız" masalını anlatmayı sürdürüyor. Oysa gazetelere ilan vererek hükümet düşürdükleri; bakan masalarına yumruk vurdukları; istedikleri yasayı çıkarttıkları unutulmadı!
Şimdi bütün bunları bırakın ve son bir buçuk yıla bakın!
"IMF'yle anlaşın, yoksa felaket olacak" diye çırpınıyor TÜSİAD ama hükümet
(ve bütün kurumlarıyla devlet de) aldırmıyor! Felaket falan da olmuyor!
Yani... Çok açık ki...
TÜSİAD'a
yeni bir yol, yeni bir vizyon gerek. Şimdi bu vizyon henüz gelişip serpilmemişse, kim
fasulyeden başkan olmak ister?
***
Üç...
Tabloya bir bakın...
Demokratik açılım, Kuzey Irak ve Ermenistan politikaları, Rusya ve ABD'yle ilişkilerin yeni karakteristiği...
İktidarın vakit geçirmeden tarihsel-sosyal pürüzlerin üzerine gidip hale yola koyma çabası boşuna değil!
Dünya değişiyor. Türkiye daha hızlı değişiyor.
Düşünsenize... İhracatçı KOBİ'lerin milyarlarca dolarlık operasyon gücü var. Artık bürokrasiyle ekonomik işbirliği yapan işadamları birkaç büyük ailenin üyelerinden ibaret değil! Enerji, gıda ve finans alanlarında yeni dev gruplar var. TÜSİAD'ın
büyük reklamveren olarak medyada etkisi çok ama ülke ekonomisinde eski yeri yok.
Belki de TÜSİAD içinden yeni TÜSİAD'lar çıkacak!
Derneğe başkan olmak denildiği gibi "
ateşten gömlek"se eğer, işte asıl bu nedenlerden...
Gerisi işin magazin tarafı!