Bizi çok güldürüyor Cem Yılmaz.
Hiç gülecek halimiz yokken...
Hatta ortada gülünecek pek bir şey de yokken kahkahalara sürüklüyor bizi.
Yine de bu kadar çok sevilmesinin asıl nedeni biraz farklı bence!
Biz aslında Cem Yılmaz'ı sadece güldürdüğü için değil, güldüğü için de seviyoruz.
İlk sahneye çıktığı, ilk ekranda göründüğü zamandan beri kendini kasmadan, tutmadan, yukarıdan bakmadan, "mizahın ciddi bir iş olduğu" fikrini kafamıza kakmadan güldüğü...
Bizimle birlikte güldüğü...
Bizimle birlikte kıkırdadığı, kahkaha attığı, dizlerini dövüp yerlere kapandığı için seviyoruz...
***
Var mısın Yok musun'a çıktı Cem...
Dünya durdu sanki.
Oysa önemli ve heyecanlı bir derby maçı vardı. Maçın ardından da patırtılı maç tartışmaları...
Fakat en hasta futbolseverler bile dayanamadılar, Cem'e zapladılar...
Artık asla güldürmeyen, tersine iç acıtacak kadar ibretlik olan bir Nasreddin Hoca fıkrasını dinleyeni kahkahadan kıracak ölçüde komik biçimde anlatmanın bile yolunu buldu!
Daha da önemlisi...
Var mısın Yok musun'un kolayca duyguları istismar edebilecek ağabey şefkatine sahip bir ciddiyetle geçiştirmeyi başardı.
Şimdi yarışmanın reyting sonuçları açıklanıyor.
Cem Yılmaz'lı bölüm, 50 Cent'li, Christina Aguliera'lı, Adriana Lima'lı bölümlere açık ara fark atmış.
Şaşıracak bir şey var mı? Yok.
***
Cem belki kimi reklam filmlerinde canlandırdığı tipler bir yana bırakılırsa, asla "zavallı" veya "kusurlu" bir figür olarak karşımıza çıkmıyor.
Ara ara "benimki soytarılık" dediğine rastladım ama yaptığının tam olarak soytarılıkla da pek ilgisi yok!
Toplumca gülmeye alıştığımız bu tabloyu çekip alıyor önümüzden ve çok başka bir şey yapıyor.
Gülmenin arkasına saklanan hor görmeye ve alaycılığa yaslanmak yerine...
Kendini gülelim diye özelleştirmiyor, tersine genelleştiriyor.
Bizim en sıradan, en normal hallerimizin gülünçlüğünü incelikli biçimde öne çıkartan ve en başta kendisine gülen bir adam olup çıkıyor.
En başta kendisine gülen adam...
Nasıl sevilmez!
***
Düşünsenize...
Yıllarca "Bak, bak! Ne önemli şeyler söylüyorum" tavrı takınan ve sürekli özürlü, engelli veya sarhoş insan taklidi yapanlara güldük durduk.
Buna da hiç utanmadan "güçlü mizah" adı verildi!
Şimdi Cem ve ardından gelenlerle sıradan hallerimizin gülünçlüğünü keşfediyoruz. Bunların herkesten saklanacak çirkin haller olmadığını, bir "insanlık durumu" olduğunu hissediyoruz.
Hepsini bir yana bırakın...
Var mısın, Yok musun bittiğinde neden bu kadar neşeli, mutlu, rahattık? Neden yeni işsizler dertlerini unuttu, nasıl oldu da Galatasaraylılar Cumartesi günkü mağlubiyetin ağırlığını üzerinden attı? Gün boyu babasından azar işiten kız çocuğu nasıl mutlu uyudu?
Olağanüstü komik şeyler mi yaptı, söyledi Cem? Hayır.
O halde baştan bir daha soruyorum.
Cem Yılmaz'ı neden çok seviyoruz?
Karşımıza çıktığı her durumda çok sevimli olduğu için.
Gerçek bu kadar yalın ve güzel.