Bir dönem Hollywood'un vazgeçemediği korsan ve deniz savaşları filmleri furyasının günümüzdeki temsilcisi sayılan "Dünyanın Uzak Ucu" yine kılıç sahneleri, top atışları ve birbirine bordalayıp ölümüne çarpışan denizcileriyle bu tür filmlerin tutkunlarını tatmin edecek düzeyde. Ancak üç kez Oscar ödülüne aday gösterilen yönetmen Peter Weir, bu kez bildik bir savaş öyküsüne duygusal tatlar katmayı başararak, izleyici yelpazesini genişletmeyi hedeflemiş. Film, Oscar ödüllü "gladyatör" Russell Crowe'un başarılı performansı ve görsel efektlerinin zenginliğiyle macera-aksiyon filmlerine ilgi duyanlara hoşça vakit geçirtebilir. Filmin konusuna gelince: Napolyon Savaşları sırasında İngiliz Deniz Kuvvetleri'nde bir yüzbaşı olan Kaptan "Lucky" Jack Aubrey, geminin doktoru Stephen Maturin ve gemileri HMS Surprise kendilerinden daha güçlü bir düşman tarafından saldırıya uğrarlar. HMS Surprise büyük hasar almış, kaptan Aubrey'in adamlarının çoğu yaralanmıştır. Aubrey, bir yandan arkadaşlık ve vefa, diğer tarafta intikam ve mesleki kariyer arasında sıkışıp kalmıştır. Sonunda düşmanının peşine düşmeye karar verir. Görevin sonunda ya tayfalarıyla birlikte yok olacak ya da büyük bir kahraman olacaktır.