Eli kulağında...
Önümüzdeki ekim ayının ortasında meslekteki 40. yılıma gireceğim kısmetse.
Saçı sakalı ağartmayı bırakın, döküp yeksan etmişiz çoktan...
Böyle başladım ama hemen belirteyim; az sonra yazacaklarım bu yaşanmışlıklarla 'övünmeye-dövünmeye' değil, bazı şeyleri öngörmeye odaklı.
40 yılımın ortalarında denk gelen süreçte, savaş muhabirliği yapmışlığım var.
Öyle yalapşap da değil.
Uzun uzun zamanlar.
Çünkü Türkiye'de çalıştığım dergi, gazete, televizyon kanalı dışında bir de dünya çapındaki fotoğraf ajansı SİPA PRESS'in Orta Doğu- Uzak Doğu foto röportajcılarından biriydim. Kamboçya'dan Afganistan'a, Filipinler'den Hindistan'a, sonra mıntıka sıçraması yapıp Afrika'ya, Güney Amerika'ya kadar koşturup arızalı coğrafyalarda çok hareketli günleri izleyip görüntüledim.
Diyelim ki 15 yıla yayılmış o dönemimde en çok takibe durduğum, aylarca bir yerlere kıpırdamadan sınırlarında çalıştığım yerlerin başında Lübnan geliyor. Çünkü en hareketli, en kanlı, en acımasız, en ne varsa, başta Beyrut olmak üzere diğer kentlerinde patlardı.
Aşağıda o zaman ve mekânın detaylarını yazdım. Bakın bakalım nasıl haller zamanlarmış...