Yine Dikilitaş'tan başlayayım. Mısır hükümdarlarından III. Thutmosis'in kazandığı zaferlerin anısına 1450'de diktirdiği taştır bu. Doğup büyüdüğü mahalle Mısır'da. On yıllarca orada kalmış yaşamış yani. Tarihten silinmesinden sonra, buralarda kurulan yarı Helen yarı Mısır bir devlete esir düşmüş taşımız.
Ray döşendi
Sonra da Romalılar'ın eline geçmiş. Bu dönemde, Romalılar, şehirlerini süslemek için Mısır'da bulunan anıtları kullanıyormuş. Lafı uzatmayalım, işte 19.59 m. yüksekliğindeki bu meşhur taş oraya dikilebilsin diye
Marmara sahilinden meydana kadar demir bir yol yapılmış iyi mi?
Alakaya çay yap
İşte bu kadar önemli bir eserin dibine, yanına, kenarına kurulan derme çatma barakalar, tezgahlar, tablalarda satılanlar, alınanlar, sergilenenler insanı çileden çıkaracak, "Alakaya çay demle" diyecek türden. Anlatayım mı? Adım Prodüksiyon diyerekten bir baraka kurmuşlar mesela. Adını sanını, suretini sıfatını asla bilmediğimiz yüz elli ayrı solistin ve musiki adamının (!) yaptığı kasetler süslüyor ortamı. Bunlar da kim diye sorunca en ünlüsünü takdim ediyorlar:
- Al bak buna Savaş Abi. Bu peynir ekmek gibi satıyor. Klipleri de dönüyor çocuğun.
Neymiş bakayım adı. Hah; Taha'ymış. Kaset adı da "Ay yüzlüm."
Şarkılara bakıyorum; "Yıldızları da al yanına, sen sultansın, gözlerin düşse.." Hemen yanı başında Kefir satan bir baraka daha var. "Ne bu?" diyorum, ayıplıyorlar bilmediğim için. Sonra ikram ediyorlar. Tadı meyveli yoğurt gibi.
Müzeye bak
Türk ve İslam Eserleri Müzesi' nin tam karşısı, Dikilitaş'ın hemen dibimde portakal suyu sıkıcılar, lolipopçular, Burmalı Sütun'un karşısında bal bademci, kokoreççi, çeyrek ekmek arası dönerci, kestane kebap çorba pilav, tabağa resim baskıcı, kumpirci, bodrum lokmacısı, taklit Sultanahmet Köftecisi, közde kahveci, nargileci, çağ kebapçı. Sosis salam sucuk taa Afyon'dan gelmiş.
Kamyonla tuvalet kabini
Türk ve İslam eserleri müzesi yanim eski İbrahim Paşa Sarayı'nın kenarısında çöplerden tepeler, dağlar oluşmuş.Birkaç umumi tuvaletin önünde yüzlerce kişi kıvranarak sıra bekliyor. Az ötede sürücüsü ve muavini yorgunluktan bitap düşmüş uyuyan kamyonun kasasında 10-15 kadar seyyar tuvalet kabini kös kös duruyor.Yürürken kalabalıkta Milli Eğitim İl Müdürü Ömer Balıbey'i görüyorum. Ahbaplarını gezdirmeye getirmiş. Ayrılırken durumu gösterip bağırıyorum ardından: " Eğitim şaaaart !.."
Alman Çeşmesi
Az ötede Alman Çeşmesi var bir de. Sultan I. Ahmed Türbesi'nin hemen karşısında. Onu da Alman İmparatoru II. Wilhelm'in 1898'de İstanbul'a gelişinin ikinci yıldönümü hatırasına ithaf edip diktirmiş büyüklerimiz. Bu çeşme aslında Almanya'da inşa edilmiş ve 1900'de parçalar halinde İstanbul'a getirilerek bugünkü yerine kurulmuş.
Nasrettin'e bak
Oranın da yanı başında elma şekeri, mısır patlağı pamuk helva, Osmanlı macunu, Kur'an mucizeleri namaz hocası, tebareke notları satıcıları, kadayıf, revani, kazandibi, su muhallebisi, tavukgöğsü satanlar var. Sıcak tahin helvasını kutu kutu pazarlayanlara dalmışken yan tarafta komik ötesi bir manzara. Bir masaj koltuğu üzerine sere serpe uzanmış bir Hoca Nasrettin mukallidi. Güya animasyon yapıyor. Bir kadın küçük kızına bu tel maşa Nasrettin Hoca'yı gösterip öğretiyor hesapta; "Bak kızım Hacivat amca..."