"Aman Aras, han Aras.
Bingöl'den kalkan Aras.
Al başımdan sevdamı.
Hazer de çalkan Aras
Erzurum'un Koçaklama kıvamındaki ünlü Bar şiirinin bir yerinde böyle geçer bu sözler. Bingöl dağlarından doğan Aras Nehri kastedilir ve yılan kıvrımları yaparak yayılan, irileşip güzelleşerek Erzurum civarından dolanan bu yiğit nehrin daha sonra Hazer Denizi'ne yüz sürüp, orada boğulması anlatılır
Düştüler kayboldular
Aras Nehri dünden beri ölü insan bedenleri saklıyormuş suyunda. Oralarda, Iğdır civarlarında bir otobüs devrildi ya. Ben yazı masamda şu cümleyi düzerken 7 ölü 37 yaralı vardı. Bir de ölüsü dirisi bulunamayan 6 yolcu var diye not düşmüşlerdi altına. O yolcular yuvarlanıp parçalanan koca otobüsten fırlayıp Aras Nehri'ne düşmüşler çünkü.
Kuşluk vakti
Daha öyle haberler geldi ki bölgeden içimizi akrep soktu duyunca. Yüzlerce köylü kasabalı, üniformalılarla imece kurmuş, fersah fersah kayıp kişi arıyorlarmış nehirde. Kuşluk vakitlerine kadar bulunmazlarda gidip Hazer'e dökecekmiş onları Aras Nehri.
Sorgulayın hele
Bu yok oluş öyküsündeki 'sululuk', Aras-Hazer kucaklaşmasının sıvı hallerinden gelmiyor. Abus çehreli, dümenden ciddiyetli bir kısım devlet-hökümet adamının 'tedavisi mümkünsüz sululuğundan' geliyor dostlar.
İkbal uğruna
Neden böyle fenalık düşündüğümü sorgulayan varsa aşağıları okusun. Görsün bakalım böyle bir aymazlık, duymazlık, umursamazlık modeli nerelerde nasıl gelişiyor? Kimler üç paralık çıkarı, ikbali uğruna kalabalıklar halinde ölmelere, yaralanıp, sakat kalmalara gık etmiyor.