Zülfikar'la Güngör'e dedim ki; " Hadi özel bir gece nöbeti yapalım bu gece telsiz anonslarına, rutin oldubittiye teyellenmeyelim de savrulup kaybolalım kentin dip kıyılarında. Kısmetimize ne iş çıkarsa onu kotaralım hadi."
Gözü haber çöplüğünde kalan kart horoz kadrosuyla yaptığım " çıkma teklifine " biraz manidar baktı bu genç muhabirler. " Abi vardır bir kerameti. Yine bir ağır iş planlıyorsun galiba" dediler.
Sonra gece başlayınca anladılar ki hiçbir plan programım yoktur.
Üstünüze şifalar
Essah gece nöbetçimiz Rıdvan pire gibi adam. Nerde ne patladı çatladı, nerde yaprak kıpırdadı fırlayıp zıplar yetişir oraya. Öyle yerlere öyle işlere gitmeliyiz ki pişti olmayalım.
İlk freni Cerrahpaşa Acil Servisi önünde yaptım. Üstünüze şifalar, Doğu seferimden ensemde koca bir şişikle dönmüştüm ve ne mene şey olduğunu doktorlar bir görsün istedim. Ayaküstü hem enseme baktırırım hem de kendim bakarım, hareket var mı, hadise var mı? Lakin o da ne? Kapıda zebellah gibi dikilmiş güvenlikçiler bizi görür görmez iki kanadını birden suratımıza kütletiyor.
Gazeteci hasta olmaz!..
Bir yandan da bağırıyor en iri kıyım olanı:
-Yassah giremezsiniz.
Aradaki delikten gözümü yerleştirip bağırıyorum.
-Açsana kapıyı kardeşim hastayım doktora görünücem!
Oralı bile değil. Tam olarak kapanamayan kapının arkasına ayağını filan da dayamış Nuh diyor Peygamber'e sıra getirmiyor.
-Yahu açsana evladım dellendirme beni!
Hasta yakınları, resmi polisler, orayı mesken tutmuş birkaç seyyar çevremize doluşmuş bizi izliyor. Sonra edepsizliği ele alıp kapıya yüklenip aralıyoruz. Gözümden alev çıktı çıkacak:
-Sevgili kardeşim saçmalamayı kes de bırak gideyim şu doktor odasına. Ya da nöbetçi şefe haber et, ona anlatayım derdimi.
Genç bir hekim görüyor durumu. Yüzüme bakınca anlıyor niyetimin ciddiyetini ve girmemizi sağlıyor. Sonra da şakayla karışık diyor ki:
-Savaş Abi çekime geldiniz sandı herhalde. Malum ya, hastane acillerinde sabıkası boldur A Takımı'nın.
Vurduk yola
Yarım saat kadar sürüyor muayene faslı. Sağ olsunlar gereken her türlü titizliği gösterip, ilaç, reçete vesaireyi yapıp yolcu ediyorlar bizi.
Yakınlarda hareketli bir yer seçiyoruz bölge olarak. Aksaray'a pavyonbar muhitlerine iniyoruz önce.
İlk durak Gar Gazinosu .
Orada turistlere şovlar yapılır yıllardan beri. Girdiğimizde şovun sonu yaklaşmış meğer. Sadece geçe kalmış Yunan turistler var, onlar da
Rumca şarkı ve buziki eşliğinde final sirtakisi oynamakta. 3-5 kare fotoğraf için ideal bir de hatun var orta yerde.
Etek mini, kuzey iri, güney diri, bir nevi Jennifer Lopez mukallidi.
Çaylar şirketten
Sonra az ötede camekanı bol ışıklı, girişi bol korumalı bir gece kulübü kestiriyoruz gözümüze. " Makineleri vestiyere bırakmak koşuluyla " duhul ediyoruz içeri. Anaaaa.. Görülecek manzara valla. Bizim memleketinkisiler hariç 7 düvelin genç bayanı toplanmış, masalarda, kenarlarda, pist ortasında arzı endam hallerde. Ruslar mı Kazaklardan, Moldovalılar mı Ukraynalılardan daha güzel ve çekici, karanlıkta çok belli olmuyor. Mekan sahipleri ayıp olmasın diye ne içeceğimizi sorup, " çay " yanıtını alınca şaşırıyorlar biraz.
Sonra müessese ikramı turfanda yeşil erik, ince dilimlenmiş kivi ve hormon çileği geliyor. Çayla meyve fena gitmiyormuş, öğreniyoruz ıyyy.
Ruhsat var
" Vay Savaş Abi. Sen burada haa? Hayırdır ne iş " türünden sorulara sıkça muhatap olsam da yanıt hep aynı: "Araştırma yapıyoruz kardeş, görüyorsun.."
Aslına bakarsanız birinin bizim ne araştırması yaptığımızı araştırması halinde sonuçsuz sıfırlar çıkması mukadder. Fotoğraf makineleri olmadan, tek kare çekmeden n'apabiliriz ki di mi? Yine de " Oralarda asla direkt temas olamayacağını.. Kızların konsomatris değil, müşteri olarak konuşlandığını.. Zaten turistik ruhsatları olduğundan saat 04.00'e kadar ' cıstaklı müzik' yapabileceklerini" söylüyorlar, bilgimiz artıyor, iyi oluyor...
Yalan mı?
Çocuklardan bu sosyal araştırmayı, benzer mekanlarda acuk daha sürdürme teklifi gelince kıramıyor, birkaç mekana daha savuruyorum kendimizi. Sabaha karşı elde avuçta çekilmiş, yapılmış tek iş yoksa da, ahalinin kör karanlıklarda hangi cenahları niye nasıl seçtiği, oradaki yolların bilahare nerelerden geçtiği konusunda derin malumat sahibi oluyoruz. Bir gün elbet bir işe yarar bunlar, yalan mı?..