Memleket ahalisi genellikle "söylenir ama söylemez" malum. Bu kez öyle olmamış. Dün gece atv'de yayınlanan Anadolu Ateşi-Bu Toprağın Sesi yarışmasına bakın nereden ve nasıl "bindirme" yapıyor:
"Savaş Bey... Madem ki yarışmada jüri üyesisiniz; o zaman bu çorbada sizin de tuzunuz var. Yani tüm eleştirilerim sizi de bağlar. Pes yani Savaş Bey!.. Bu kadarı da olamaz. Anadolu Ateşi'nin heykelciğini tasarlayan kişiye gıkı çıkmayan sizlere sesleniyorum. Amerikalılar'ın Grammy Awards Oskar'ını yani Oskar Heykelini andıran, çırılçıplak bir adamın bağlama tutuşunu kim tasarladı acaba?
Öyle de tutulmaz ki!..
Bir kere bağlama böyle tutulmaz. Bir halk ozanı yerde bağdaş kurarak bağlama çalar. Bu asırlardır böyle bilinir... Aahh ülkemin geri kalmış ilericileri. Madem böyle bir işin içine girdiniz veya soktunuz kendinizi, biraz araştırınız lütfen. Bağlama sizin tasarladığınız Kontra Bas veya Cello çalar gibi tutulmaz. Halk müziğini çok iyi bilen Arif Sağ'dan bir tepki gelsin isterdim fakat o da farkına varmamış durumun. Lütfen bilgisi olan yetkili birisi bu duruma hemen olayın daha başında el koysun. Saygıyla... Mehmet Ali Çetin."
Dilim döndüğünce
Sevgili kardeşim. Fikrine de fikrini açıklamana da saygım sonsuz. Bu yapıma emek veren arkadaşların yanıtlarını alacağım emin ol ki. Ve yerimin yettiğince buradan yazacağım onları. Ama izninle ben vereyim ilk cevabı. Ben de fikrimi belirteyim yani.
Öncelikle hassasiyetini saygıdeğer ancak hayli abartılmış buldum. Estetik açıdan da sanatsal zarafet açısından da son derece mükemmel bir tasarım gibi geldi bana. Oskar heykelciğini andırmasında bir taklitten çok bir gönderme var sanki. Sazın yanlış tutulmasına gelince bu konuda da yorum farkımız var. "Ozanlar bağdaş kurar, sazı öyle çalar" diyorsun ama araştırırsan göreceksin ki; mesela Azeriler, Tatarlar, Türkmenler saza, kopuza kayış takıp göğüs üstünde Tar çalar gibi çalarlar. Yani asla kucaklarına koymazlar sazı. Yani senin "esası budur" dediğin şekil oralarda "saza saygısızlık" anlamına gelir.
Muhteşem bir yaratıcılık
Söz konusu tasarıma gelince, muhteşem bir düşünce var orada bence. Çıplak, yani yalın, saf, saklısız bir insan, bu toprağın içinden fışkırırken, elindeki yegane şey olan sazı da aynı topraktan fışkırıyor onunla birlikte. Böyle bir yarışmayı ki, ben buna "şölen" demeyi daha yakışıklı buluyorum. İşte bu şöleni daha iyi anlatacak başka hangi figür olurdu söyler misin? Kendi payıma, gidip o tasarımcıyı alnından öpeceğim ilk fırsatta.