Dünya televizyonlarında seyirciyi dut ağacı gibi silkeleyen yarışma atv'de alaturka versiyonuyla ve Ünlüler Çiftliği adıyla ekrana girecek.
Son derece ilkel alet edevatla donatılmış bir çiftlik. Ortada akacak suyu, 40'lık ampul bile yakacak elektriği olmayan konfor özürlü bir ev. İlaveten ekip biçilecek bağ, bahçe, tarla, sağılacak inek, koyun, keçi. Aktarılacak dam, camı değiştirilecek pencere, istif edilecek odunlarla dolu bir depo, buğdaydan ekmek yapıp pişirmeye yarayacak tandır, güdülecek davar sürüsü ve buna benzer yoksunluk manzaraları. Cep telefonu, bilgisayar, televizyon bile yok. Olan, sadece kötü bir transistörlü radyo. Bu çiftlikte yaşamaya mahkum edilmiş gönüllü tutsaklar 'Laila'dan yaylaya' sloganı gereği hakikaten de o görkemli eğlence mekanlarına, 8 oda, 3 sofa evlerine, Hummer'leri, Cherokee'leri Mercedes'lerine elveda diyerek buracığa kapanan ünlülerden oluşacak. Mesela Zeynep Özal, Seren Serengil, Armağan Çağlayan filan var aralarında. Bu "absürd" kadronun idare lambasıyla aydınlanıp kuyudan, dereden, tulumbadan su apartması müthiş olacak.
Medyatik kadro
İşi kotaracak olan Med Yapım'ın patronu Fatih Aksoy bir ara beni çağırıp "Baba sen sunar mısın bunu?" dedi de; ortayı dışarıdan bitirme sınavlarımı bahane edip zor yırttım.
Hayli hoş seyirlik olacak gibi ama benim mevzuya girişimin asıl nedeni başka. Acaba diyorum, ben bu çiftlikte yarışmacı olsam nasıl bir kadro isterdim. Hele de bu isim listesi salt bizim meslektaşlardan, yazılı görsel medya dünyasından kurulsa nasıl olurdu düşündüm. Durun hele giriş bölümünü bugün anlatayım. Ergun Bey'in konuya yaklaşım koordinatlarına göre gelişme (gelişememe) ve sonuç (her halükarda) bölümlerine diğerki günlerde temas ederim...
İşte tam liste
Çiftlik Ağası: Hıncal Abi. (Gün görmüş. Dediği dedik. Atadan varlıklı. Cirit sporu ve karakucak güreş düşkünü bir zat.)
Muhtar: Reha (Kalabalık ailesinin mükerrer oyları marifetiyle seçimi kazanan yine de tatlı dilli, mayhoş bakışlı kişi.)
Aliye Rona: Perihan Maden (Töreci ve mücadeleci bir hanım.)
Zeyno: Ayşe Arman ("Her çiçekten ben alayım!" narsizminin pek yakıştığı haspa.)
Esas Oğlan: Cüneyt Özdemir (Başlık parası kazanıp Tuğçe Kız'ı almaya yangın yakışıklı delikanlı.)
Esas Kız: Tuğçe Baran (Esas çocuğa meyilli lakin takma adı pardon takma ruhuyla ağanın yeğenine de boncuk dağıtan güzelim kız.)
Esas Kız'ın dedesi: Hakkı Devrim.
Çoban: Engin Ardıç (Kaval çalıp koyun otlatır. Arada bir kavalı kesip duruma uygun maniler okur.)
Jandarma uzman çavuş: Kemal Hacıbeyoğlu (zaman içinde tanıyacaksınız.)
Köy İmamı: Yaşar Nuri Öztürk.
Muallim Bey: Ali Kırca (Köy okulu müdürü. Kitap kurdu, Kemalist taşra aydını.)
Çalıkuşu Feride: Pakize Suda (Köy okulu öğretmeni. Kurada İzmir çıkmasına karşın becayişle burayı tercih etti.)
Yatık Emine: Oya Aydoğan (Prodüktör kontenjanından.)
Fatih Ağa (Kısa adı Fatiha): Fatih Altaylı. Öbür köyden konuk gelen hatırlı kişi. Kodu mu oturtur dedikleri cinsten yaman biri. Eski pehlivanlardan.
Erol Taş: Gazetede kadro-emeklilik işlemlerimizden sorumlu Şakir Bey. (Senarist kontenjanından.)
Sağlık Memuru: Osman Tamburacı.
Meraklı komşu: Okan Bayülgen.
Köyün delisi: Ben (Ne zaman ne edeceği belli olmayan. Zırzop, şabalak biri. Meczup diyen de var, ermiş gözüyle gören de.)
İlaveten gelip giden, arada bir takılan çıkan zengin kastımız da yedekte beklemektedir...
Hayde başlıyoooo!..
Fonda hüzünlü kaval nağmeleri eşliğinde dere boyunca yürüyen güzel bir genç kız. Taşıdığı içi dolu leğeni yere bırakıp derenin kenarına çömer. Çıkın torbasından bi şey çıkarıp kulağına yanaştırır. Meçhul şahıs yaprakları dalları oynatarak ve hışırtılı seslere sebep olarak kızın olduğu tarafa doğru yürür. Kaval sesi gerilim yaratacak bir tulum sesine dönüşür. Etrafta ev, araba, kağnı, köpek filan bile görünmemekte, böylelikle çift çubuktan uzak bir mekan havası seyircinin kafasına sokulmaktadır. Adam bağırır.
Meçhul Adam: Zeynoooo!.. Kız Zeynooooo bak hele buraya.
Kamera bir anda Zeyno'nun gözü olur ve meçhul adama bakar. Görürüz ki gelen, adını aslında biraz sonra öğreneceğimiz Köy İmamı Yaşar Hoca'dır.
Ayşe Arman yani Zeyno: (mahcup bir edayla) Ahh özür dilerim hoca efendi, duymamışım.
Yaşar Hoca: Duymazsın tabii. Minarede kural gereği hoparlör yok, ezanı bağırıp okuyunca ses gitti. Ne yapıyorsun öyle?
Zeyno: Transistörlü radyoyu çaktırmadan aldım da Dubai FM'den haberleri dinliyordum.
Y.H: Neymiş havadisler, hayırdır inşallah?
Zeyno: Size hayır demek ne mümkün hocam?
Y.H: Ne o öyle leğen dolusu tepeleme üçgen gibi de öbür tarafı elif gibi mendil parçaları?
Zeyno: Onlar GStrii... Şey Hocam köyün bütün mendillerini toplayıp yunayım diye aldım geldim.
Y:H: İyi kızım iyi. Pek iyi. Ama dikkat ol mendil ayrılıktır derler. Hi hi hi!..
Köy kahvesi/dış/gündüz
Çiftliğin oradaki köy kahvesinde odun ateşinde pişen kahveleri höpürdeten 3-4 kişi görürüz.
Hakkı Dede: (Cüneyt Özdemir'e hitaben) Oğlum Cüno sen tahsilli çocuksun. Bulmacada tek harfe takıldım; diyor ki; "Damadın vereceği?" Yukarıdan aşağı 5 harf.
Cüno: Kaldır!..
H. D: ???
Cüno: Kaldır dede kaldır!.. Hakkı Dede: 5 harfli diyorum, yukarıdan aşağı diyorum, kaldır diyorsun.
Cüno: Gasteyi kaldır dede. Burada gazete bulunmamalı.
Hakkı Dede: Niye oğlum SABAH mı bu erkenden bitmiş olsun?
(Kamera seyirciler arasından Yıldırım Ünverdi'nin 3 metrelik gülüşüne zomlar.)
(Tee 5 dakkadır oynadığımız için reklamlar girer) altta sabit yazı; "Basın Köy Çiftliği reklamlardan sonra devam edecek..."
YARIN: Çiftlik Ağası Esas Kız'ı, yeğeni Kâhya'ya istemeye kavillenir. Esas Oğlan bunu duyunca ne yapacaktır?..