Malatya'dan yüklediği Tekel malıyla Elazığ yakınlarındaki otoyoldan geçen kamyonun şoförü yol üstünde imdat isteyen bir kadın görür. Kadının üstü başı perişan, ağzı burnu kan içindedir.. Şoför durur ve sorar telaşla:
- Hayrola bacı. Kaza filan mı?
- Çabuk... Çabuk hastaneye yetiştir beni. Ölüyorum...
Adam soru filan soramadan alır kadını. Yola koyulurlar. Bir sapa yere gelene kadar tek kelime etmez o kadın. Sonra birden dillenir;
- Dur ne olur kusacağım.
Adam durur. Kadın iner veee... Ve ansızın sol kapı açılıp içeri bir tabanca uzanır. Gelenler polistir.
- Kanun namına dur. İn çabuk aşağı. Bu kadını kaçırıyordun sen. Adam derdini anlatamaz bile. Kafasına silahlar dayalı, ellerine kelepçeler geçmiştir.
Sonra işin rengi değişir. "Adamlar malı çalacaklarını, zorluk çıkarmazsa ona da 4 milyar vereceklerini, kabul etmezse öleceğini" söylerler. Şoför uyanıktır. "5 değil 20 verin. Siz çok götüreceksiniz" der ve güvenlerini kazanır.
TIR yine onun kontrolünde zula noktasına hareket eder. Polislerin de olduğu çete takiptedir. Bölgeyi iyi bilen şoför özellikle hız yapar ve radara yakalanır. Az sonra önünü kesen trafik ekibini görünce aniden durup aşağı atlar ve haykırır; "Devletin malını çalıyorlar, silahları var dikkat!.."
Ortalık yangın yerine döner ama trafikçiler çeteyi yakalar. Ne yazık ki yakalananlardan bazıları gerçek polislerdir.
Kaçmayı başaranlar ise, başka yerlerde (Muhtemelen Osman amca olayında da) bu yasa dışı işe devam etmektedir...