"İki kat acı nasıldır?" diye sorsam, yanıtı basit gelir size. Dersiniz ki: "Herhangi birinin çektiği acı ne kadar ağırsa işte onun iki katını çekmektir." Orasına da amenna. O da doğru. Ama benim dediğim o iki kat acı, Isparta'nın orta yerindeki bir mahallede meskbeyaz, kocaman ve kapısında Mülk Allah'ındır yazan Kaya Apartmanı'nın iki katı. Şimdi o apartmanda tam da lafın hakkıyla; iki kat acı çekiyor. Çünkü bir katta öldürülen çocuk ve ailesi, ikinci katta ise öldüren ve ailesi oturuyor...
Hani önceki gün fidye meselesi olduğu ileri sürülen bir cinayet işlendi ya Isparta'da. Hani okul dönüşü evine gelemeyen 8 yaşındaki Ömer çocuğu aramaya çıkanlar onu boğularak öldürülmüş olarak buldu ya. İşte küçümen Ömergilin anası, babası, gardaşı ilaveten de ölümünde en büyük pay sahibi olduğu söylenen 17'lik emmisi kızı T.K ve ailesi de aynı apartmanda oturmaktalar.
Ben o eve gittim dün. Sokağın felaketine bakın ki, öldürmeye katkısı bulunduğu savlanan hangi liseli genç varsa hepsi de o dediğim apartmanın ya yan çaprazı ya karşı köşesinde ikâmet etmekte. İşte o yüzden ölenin ve öldürenlerin mahallesi burası. Ve yeminle söylüyorum bir mahalle dolusu insanın, küçüklü büyüklü, kadınlı, kızlı, oğlanlı gözyaşına kestiğini, bunca kalabalık bir feryat korosu haline gelip, bir ağızdan ağıta durduğunu ömrümde ilk kez gördüm...
Ah O Ana Var Ya!..
Peki o annenin yanına varmak kolay mı? 8 yaşındaki oğlunun cansız bedeni bir devlet hastanesinin morgunda otopsi için yatırılmış didiklenirken, gencecik bir ananın yanına sokulmak, halleri nicedir görmek, gözlemek, sormak, paylaşmak kolay mı?.. Şükür ki olağanüstü bir metanet var anada. Eczacı komşu gelip doktor tavsiyesiyle alınan sakinleştiricileri peşi peşine vurmuş ona. Canından can sökülürken böylece donuk, durgun, mat kalışı o nedenleymiş meğer. O geride bir başına kalan minik kızına sokulup sızlanırken; "Yadigarım sen kaldın. Abin gitti sen kaldın kuzuuum!" diye içlenirken orada olmak orada kalmak, ooffff!..
Haberin 5N1K'sını muhabir arkadaşların yazısından okursunuz muhtemelen. Ben bunca kavrulmuşken bir daha içimi harmanlayıp şöyleyken şöyle olmuş diyemiyorum size. Ama kafamı kurcalayan annelerin babaların yakınlar ve komşuların anlattıkları. Kız 17 yaşında. Gazi Lisesi'nde öğretmenlerinin de arkadaşlarının da gözbebeği bir kız. Odasında duvarlara, dolaplara, defterlere filan baktım Tarkan hayranlığı ayyuklarda. Her yanda, her köşede Tarkan resmi, Tarkan motifi, Tarkan CD'si. Defter aralarında da hem Tarkan'a olan ilgisini hem de 8 aylık sevgilisine nasıl sevdalandığını anlatıyor satır satır.
Sonra annesi diyor ki: "Bak bizi ne hale koydu. Üst kata çıkıp da nasıl başınız sağ olsun derim ben. Bu ne nefretmiş, ne kinmiş anlayamadım?" Soruyorum refleks olarak; Ne kini ne garezi? Ağlayarak yanıtlıyor: "Savaş Abi bu kız bu ölen zavallı çocuğa tokat atmıştı bir vakitler. Yaramazlık yapıyor diye uyarmıştı. Annesi de geldi benim kıza küfretti. Ağır konuştu. Namusuna filan dil uzattı. O gün bugün konuşmuyorduk onlarla. Yani o fidye meselesi filan yalan tamamen. Diğer çocukları da ayartmak için öyle demiş belli ki. Ama böyle intikam olur mu. Bir genç kız. Hem de benim kızım bunca taş yürekli olur mu?"
İntihar etmişti de!..
Ölenin amcası öldürenin de babası oluyor ya, işte o enkaz hallerdeki adam da ağlayarak bir başka tarafa götürüyor lafı. Diyor ki: "Bu kızım benim biraz gel git akıllıydı. 11 yaşında bir bunalıma girmiş 3 kattan aşağı atmıştı kendini. Sonra iyileşti vücudu. Ama kafası hep sallantılı kaldı. Psikologlar filan çok gördü, dinledi bunu, ama kar etmedi..." Bir yakınları gelip; "Ama bu kadar nasıl soğukkanlı olunur? Çocuk ortada yok, herkes onu arıyor. Bu kız da güya biraz arayıp sorup eve gelip televizyonu açtı, Avrupa Yakası dizisi mi ne, onu seyretti gülerek!.." demez mi? Peeeh!..
Dedim ya; aynı mahalleden birkaç çocuk daha var bu toplu öldürme olayında. Biri 15 yaşında ve bir öğretmenin oğlu, diğeri ise Isparta Emniyeti'nde görevli bir polis memurunun 16 yaşındaki çocuğu. Bu şehri Isparta'nın gül gül kokmalarını, bu gül kokularının hoşluğunu, yöre insanının dostluğunu ve daha bin dolu iyi şeyi anlatmak isterdim. Ama Isparta o olay duyulalı beri gülden çok hicran hicran, hüzün hüzün kokuyor, ne yazık ne yazık be!..