İstanbul Valisi Muammer Güler aradı önceki sabah. Dedi ki; "Ben en çok beni eleştiren adamları severim. Yeter ki doğru olsun, incitici ve etik dışı olmasın. Seni de ayrıca çok severim bilesin."
Vali tarafından sevilmek iyi bir şey tabii. Ayrıca yaklaşımı hoşuma gitti. Küskünlük göstermeden, sitem etmeden, araya özel kalemini bile sokmadan, cep telefonumu bizzat arayıp; "Ne istiyorsan sor yanıtlayayım. Ayrıca yazılarında sorduğun sorular ve işaret ettiğin meseleleri de tek tek değerlendiriyorum merak etme" demesi de kutlanacak bir davranış.
Derbi maçı fırtınası
Hazır konuşuyorken sordum ben de:
Erman Hoca'yı okudunuz mu?
- Okudum. Onunla da konuştum. Sen de orada derbi maçındaydın. Görmüş olmalısın. İlk defa bir vali böyle tavır aldı bir maçta. Polisin de müdahalesiyle ikinci yarıda böyle bir terbiyesizlik tekrar etmedi Sayın Aziz Yıldırım'a. Bu gibi durumlar tasvip edilemez zaten. Herkesin tavır koyması lazım.
Herkes tavrı koydu zaten valim. Ama bazı idareciler polis arabalarıyla çıkabildi stattan. Niye?
- Bunun önlemi alınıyor. Sadece İnönü'de değil her yerde. Bizzat da ben müdahalenin başında olacağım hep. Zaten sporda şiddet yasası da bugün yarın çıkmak üzere. Olay çıkaranların hepsinin kamera kaydı mevcut. Onların hakkından geleceğiz kısa süre sonra. Ben Sayın Bilgili'nin ayrılmasını asla istemiyordum. Kendisine de söyledim.
O polisi orada bırakmam
Bir de bazı semtlerin sakıncalı olduğu iddiası var mesela. Yok böyle bir şey.
Gerçi şu ana kadar gitmek kısmet olmadı, çünkü çok yoğun bir programım var ama ben her zaman inerim Tarlaba- şı'na Sevgili Savaş. Devletin dirayeti her zaman vardır. Orada çetelerin çökertilmesinde gösterdik bu dirayeti. Aslı Selçuk Hanım'a; 'Biz tek ekip oraya inemeyiz tehlikeli!' yanıtını veren polis kimdir diye tahkikat yaptırıyorum. Bunu söyleyeni orada bırakmam. Ayrıca ben
İstanbul'da kapkaç olmuyor demiyorum. Ama üstüne gidiyoruz. En aşağı seviyeye indirdik.
Niyet önemli
Hep beraber el ele vereceğiz gidece- ğiz üzerine. Geçmişten daha kötü değil hiçbir şey. Bunları sadece bir polisiye olay gibi görmek de yanlış olur. Sen bu işi en iyi bilen usta bir gazetecisin. Sen de biliyorsun ki; topyekkarşı çıkmalı, tavır koymalıyız bu olaylarda. Niyetinin bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek olduğunu, bu eleştirileri onun için yaptığını biliyorum. Bu üzümü tatlandıralım istiyorum.
Binlerce sabıkalı!..
Lütfen bunun altını çizerek yaz herkes okusun; meselelerin sadece sonuçlarına değil sebeplerine de bakmak durumundayız. O insanlar oralara nasıl geldi, nasıl yerleşti, dertleri ne, sıkıntıları ne, 5 bin tane hırsız ya da sabıkalı adam varsa bunları hayata tertemiz katabilmek için ne yapmak lazım, çeteleri çökertmek yetiyor mu, bu insanlara daha sonra bir istihdam potansiyeli yaratmış mıyız?
Terör olaylarını hatırlayın!..
Bu arada yine yazında sorduğun bir soru var: "Neden başarı kazanılan olaylarda Vali basın açıklaması yapıyor da problemli konuları Emniyet Müdürü açıklıyor?" diyorsun. Şöyle yanıtlayayım: İstanbul'un emniyeti ve asayişi konusundaki yetki benimdir. Dolayısıyla basın açıklaması yetkisi de benimdir. Emniyet Müdürü de, Jandarma İl Komutanı da, Sahil Güvenlik Komutanı da il sınırları içinde bana bağlı, bana karşı sorumludurlar. Basın açıklamalarında da takdir hakkı benimdir. Uygun gördüğüm açıklamayı ben yaparım. Bazen de diğer arkadaşlarım yapar. Sadece reytingi yüksek açıklamaları yapmıyorum. Terör olaylarını hatırlayın. O zor günlerde kamuoyunun karşısına da ben çıkmadım mı? Açıklamaları ben yapmadım mı?
5 yıldızlı oteller
Ayrıca benim zamanımın büyük bölümü öyle 5 yıldızlı otellerde filan geçmiyor. Zaman zaman katılacağım şeyler oluyor elbette. Ama bunlardan da çok da hoşlandığımı söyleyemem açıkçası. Ben devamlı surette halkın arasında oluyorum. Ramazan'da olsun, diğer zamanlarda olsun fakir fukara, garip gureba benim temas ettiğim insanlardır. Evlerine gidiyorum. Ailece ziyaretler yapıyoruz onlara. Ama çok fazla duyurmak, davul zurnayla ilan etmek gibi bir tarzım da yok.
Gözlerinden öperim
Bugün başta Beyoğlu olmak üzere eğlence semtleri ve mekânlarıyla ilgili A Takımı yapacakmışsınız.
Arzunuz üzerine ben de katılacağım o programa. Orada mesela Beyoğlu için nasıl çalışmalarımız var, nasıl güzel şeyler de yapılıyor onları anlatmak isterim. Yani bir kez daha altını çizmeliyim ki; İstanbul'da devletin ve şahsımın dirayeti tamdır. Tek arzumuz bu kenti, kentin insanlarıyla birlikte ahenkli, çağdaş, huzurlu bir biçimde yaşanır kılmaktır. Gece gündüz çalışmalarımızın amacı budur. Yapıcı eleştirilerinize her zaman açık olduğumu bir kez daha belirtiyorum. Gözlerinden öperim Sevgili Savaş...
Okuyucu mektubu: Oğlum Irak'ta kayıp
Sevim Bilen Aslan adlı okuyucum feryat ediyor. Diyor ki; "TIR şoförü oHasan Bülent Aslan Irak'ta 10 gündür kayıp. Hiç haber alamıyoruz. Savaş esnasında defalarca sefer yapmış, haberleşmiş ve geri dönmüştü. Çalıştığı firma sahibi Ahmet ve Hasan Yiğit de bize hiç bilgi vermiyor. Oğlumla birlikte aynı şirkette çalışan dört şoförden de haber alınamıyor. Yavrumun iki ufak çocuğu her gün ağlayarak babalarını soruyorlar. Gelinimin psikolojisi bozuldu. 10 gündür uyku uyuyamıyorum. Oğlum sağ mı, esir mi, özgür mü? Ne olur yardımcı olun. Onu ve arkadaşlarını bulun..."
En başta firma sahipleri olmak üzere ilgili herkese ben de rica ediyorum. Bu kardeşlerin akhemen öve bilgi verin. OIrak'ta kayıp!..