Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Kıbrıs Barış Harekâtı'nın 50. yıl dönümü vesilesiyle KKTC'ye yaptığı ziyaretten dönüş yolunda yaptığı açıklamalar, satır aralarında oldukça dikkat çekici mesajlar barındırıyordu. Örneğin, Türk-Amerikan ilişkileri özelinde şu soruya verdiği cevabı, ilerisi için not etmekte fayda var:
"Trump'la daha önce çalıştınız. Sonrasında Biden seçildi ve onunla bir süre çalıştınız. Şimdi Trump'ın anketlerde önde gittiğini görüyoruz. Yakın zamanda kendisiyle (geçmiş olsun kapsamında) görüştünüz. İki ülke ilişkileri bağlamında, 'Türkiye için iyi günler gelecek' ifadesi kullandığınız için soruyorum. Daha iyisini bekliyor muyuz bugünkünden?
"Bu konuya şimdi girmem pek doğru olmaz. Çünkü yapacağımız çok ilginç çalışmalar var!"
"İlginç" vurgusunun altını çizmek durumundayız. Bu aşamada, içeriğine dair somut paylaşımlar yapılmasa da "Ankara-Washington ilişkilerini daha öngörülebilir ve sürdürülebilir zemine oturtma, krizli alanları ayıklama, tek taraflı ve dayatmacı ittifak ilişkisi yerine çok taraflı ve ortak çıkarlara hizmet eden işbirliklerini modelleme"olarak ifade edebileceğimiz bir sürecin bizi beklediği anlaşılıyor. Bu noktada… ABD'nin, bölgemize dönük olası hamlelerini de proaktif biçimde gözeten, gerçekçi ve uygulanabilir çözümler öneren dinamik bir hazırlıktan söz edebiliriz. Ki unun ilk tatbikatının Suriye sahasında olacağı da su götürmez bir gerçek. Kanımca… Esat rejimi, muzaffer eda (!) ile şartlar ileri sürmek yerine, Türkiye ile onarıcı ve uzun ömürlü bir diplomasiyi düşünmek zorunda. Aksi taktirde Suriye'nin kuzeyini fiilen bölen PKK-YPG terör unsurları, görünür gelecekte resmen bölmek için elinden geleni ardına koymayacak, farklı bir alternatif görmedikçe ABD de bu projeden vazgeçmeyecek.
Bu da demek oluyor ki… Terör unsurlarından arındırma ve Kürtlerin hamiliği konusu en yakıcı gündem başlığı olarak 2025 ve takip eden yıllarda ana mesele olarak karşımıza çıkacak. Tam da bu nedenle "ilginç çalışmalar" Türkiye'nin bekası, siyasi istikrar ve güvenliği için hayati önem kazanacak!
***
KAMUYA YİNE VE YENİDEN BAKMA GEREĞİ...
Devletteki hemen her problem için "FETÖ üzerinden" peşin hükümlü veya kolaycı yorum yapma, yakıştırmada bulunma eğiliminin farkında olarak yazıyorum. Fakat… Bazı noktaları gözden kaçırmamak gerektiğini düşünüyorum.
Olağan seyrindeki bir iş sürüncemede bırakılıyorsa…
Bir yargı kararı teamüllere aykırılık taşıyorsa…
Adli kolluk elindeki yetkiyi kullanırken ana doğrultudan sapıyorsa…
Aynı nitelikteki iki olayda birbirine zıt idari ya da yargı kararı çıkıyorsa…
Üst makamları bilgilendirmede eksiklik veya çarpıtma varsa…
Belli bir idare veya kişi sistematik olarak çözüme kör düğüm atıyorsa… Bilin ki orada şüphe edilecek durumlar vardır.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra kamuda, legal görünümlü illegal yapılara geçit verilmediğini hepimiz biliyoruz.
Ama bugün, yine ve yeniden kapsamlı analiz yapılmasını gerektiren bir dönemdeyiz!
Özellikle yerel seçim sonrası ortaya çıkan siyasi tabloyu, uzun vadeli emelleri için fırsata dönüştürmek isteyen unsurlara karşı teyakkuzda olunması gerekiyor. FETÖ'nün, bilhassa 2000'li yılların başından itibaren kurulan yeni kuruluşlara daha yoğun sızma faaliyetinde bulunduğu hesaba katıldığında, bu kurumlardan başlayarak tüm kamuya bir kez daha bakılması, görev ve fonksiyon bazında, hatta kişi bazlı çalışma yapılması, temenniden ziyade zorunluluk arz ediyor!