Propaganda yapmak istiyorlar ama çapları yetersiz olduğu için bunu ahmakça yapıyorlar.
Kimisi sallıyor: "Atatürk ülkeye demokrasiyi getirdi!"
Kimisi daha beter sallıyor: "Çok partili sisteme geçmek için otuzlu yıllarda bütün önlemler alınmış, bütün hazırlıklar yapılmıştır!"
Tam tersi oldu, tek parti diktasını pekiştirmek için büyük gayret gösterildi.
Nasıl olsa kendi kamuoylarında bunları bilen yok, salla gitsin. Gözü kapalı inanmaya hazır bir sürü de budala var, tıpış tıpış.
Propaganda yapacaksan akıllıca yapacaksın.
Goebbels öyle yapıyordu.
Hemen her söylediği yalandı ama yutturuyordu.
Bunlar beceremiyorlar ve gülünç oluyorlar.
***
Şimdi bakın: Türkiye cumhuriyet sayesinde turizmi geliştirmiş!
Yani padişahlık olsaymış bir şey yapamayacakmış.
Evet, saraya sokmazlardı kimseyi... Ama belki belli bölümlerine bilet keserlerdi...
Ülkemizin tarihi ve kültürel mirası varmış.
Fransa'da yok örneğin.
"İnsan kaynağı" sayesinde turizm yapılabilmiş.
Örneğin İspanya, ne cumhuriyete sahipti ne demokrasiye... İç savaşta öldüre öldüre elinde insan kaynağı da kalmamıştı... Ellilerin sonları, altmışların başlarında o muazzam turizm patlamasını nasıl gerçekleştirdi?
Bir daha da Londra'ya gidersem ne olayım...
Adamlarda cumhuriyet yok kardeşim...
İspanya, Hollanda, Belçika, İsveç, Norveç, Danimarka da havalarını alırlar...
Mis gibi Kuzey Kore'nin tarihi ve turistik güzellikleri ne güne duruyor? Orası bir cumhuriyet.
***
RADYO CANAVARI
General Franco'dan sonra General Queipo de Llano'yu da mezarından çıkardılar.
Yani defettiler.
Kemikleri "aile mezarlığına" nakledildi.
Belediye çöplüğüne de atabilirlerdi.
Aşağılık bir psikopattı.
Faşistlerin ilk ele geçirdikleri şehirlerden biri olan Sevilla'dan her akşam yaptığı radyo konuşmalarıyla ünlüdür.
Atıyor tutuyordu ama tehditleri hep "cinsel içerikliydi"...
"Komünistlerin karılarına erkekliğin ne olduğunu göstermekten" falan söz ediyordu...
İspanya nihayet, kırk yıldan fazla süren bir "pacto de olvidado" döneminden sonra (unutma anlaşması), geçmişiyle yüzleşmeye başlıyor.
Sağ ve sol "eski defterleri açmamak" hususunda anlaşmışlardı.
Artık açıyorlar.
"Toplu mezarları" da açıyorlar.
Kendi geçmişinden, kendi gerçeğinden korkmadan onunla yüzleşebilmek büyük bir erdemdir.
Darısı kimin başına olsun?