İnadına yapıyorlar...
Nasıl olsa "müeyyidesi" yok.
Hesap soracak kimse de yok.
"Sen ne yapıyorsun hemşerim?" diyecek yönetici yok.
Düzeltecek "editör" yok.
Çağırıp da iki laf edecek müdür de yok.
Dilimizi şu "gerçekleştirildi" belasından kurtarmaya çalışıyoruz, bize nanik yapıyorlar.
"Oğlum şuna Çıkırdau demeyin" diyoruz, herif inadına, keyifle, zevkle Çıkırdau demeyi sürdürüyor.
Maaşından elli lira kesseler canı yanacak ama bunu yapan patron da yok.
O arada topun harekete geçmesi gerçekleştiriliyor...
Artık maç seyretmiyorum.
Türkiye'de futbol değil mutbol oynandığı için ama, asıl spikerler yüzünden.
Kırk yılda bir seyretsem de duymamak için sesi kapatıyorum.
Çünkü sinirim bozuluyor.
Eskiden "Yunaniiistan, Ermeniiistan" diyen güzellik kraliçesinden bozma spiker kızlara kızardım, şimdi onlar gerçekten kraliçe kaldılar. Kıymetlerini bilememişiz.
Anlı şanlı TRT'de "bildirildi" diyemeyen, "biydiriydi" diyen torpilliler vardı, onlar bile masum kaldılar.
Maçın bitmesine iki dakika kalmış, "maçın son bölümleri" diyor ayıcık.. İki dakikada kaç bölüm var? Evet, saniye hesabına vurursan yüz yirmi bölüm var tabii.
Kaldırın şu yayın tekelini, belki Türkçe konuşan çocuklara kavuşuruz.
"Ooo yooo... Ciddi olamazsın dostum... Hey dostum, dur bi dakka... Kahretsin!" diye Amerikanca konuşmayacaklarsa.
***
Yazılı basın da uzun süredir sapır sapır dökülmüyor mu?
Noktalama işareti bilmeyen köşe yazarları türedi.
Hırtlıktan mı, çalakalem yazmaktan mı?
Hadi diyelim saate karşı yarışıyor, sitesine yazı yetiştirecek, ama önünde koskoca bir gün olanlara ne demeli?
İki gün önce rahmetli dostum, sevgili Adnan Kahveci'nin yirmi dokuzuncu ölüm yıldönümüydü...
Asıl sevgili Füsun bacım benim iyi okurumdu... Çoluk çocuk, ailece gittiler. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin...
Anma töreni düzenlenmiş. Haberini okurken üzüleyim mi sinirleneyim mi şaşırdım.
"5 Şubat 1993 yılında" diyor ayıcık.
Bu Türkçe değildir.
5 Şubat 1993 "tarihinde" denir, "yılında" denmez.
Çünkü 1993 yıldır ama 5 Şubat yıl değildir.
Bir ara da "1993'lü yıllar" lafı çıkmıştı...
O yıllardan kaç tane var ayıcık? Yalnızca bir tane var.
"Doksanlı yılları" anladık da öteki ne oluyor?
Ama patron yok, müdür yok, editör yok, elli lira kesecek babayiğit de yok.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz