Olimpiyat, iki hafta sonra unutulmak üzere sürüyor...
Salı sabahı itibarıyla madalya durumu şöyleydi:
ABD 22 altın, 25 gümüş, 17 bronz olmak üzere toplam 64 madalya...
Çin 29 altın, 17 gümüş, 16 bronz, toplam 62 madalya.
Japonya 17 altın, 6 gümüş, 10 bronz, 33 madalya.
Avustralya 14 altın, 4 gümüş, 15 bronz, o da 33 madalya.
Rusya 12 altın, 21 gümüş, 17 bronz, 50 madalya.
Büyük Britanya 11 altın, 12 gümüş, 12 de bronz, 35 madalya.
Fransa 6 altın, 10 gümüş, 7 bronz, 23 madalya.
Almanya 6 altın, 6 gümüş, 11 bronz, o da 23 madalya.
***
Peki aynı anda Türkiye'nin durumu neydi?
1 altın, sıfır gümüş, 4 bronz, toplam 5 madalya.
Evet, bazı arkadaşların dediği gibi gerçekten de Türk önde, Türk ileri!
Bu yetmez. Bundan böyle "citius, altius, fortius" sallayalım...
Daha hızlı, daha yükseğe, daha güçlü atalım.
Bize durmak da yaraşmaz, gerçekçi olmak da.
***
VAHŞET DALGASI
"Kadın cinayetlerine son" demekle kadın cinayetleri hız kesmiyor...
Kızcağızın ırzına geçip sonra da boğan, cesedini kesip parçalara ayıran ve değişik yerlere gömen cani, orta yaşlı, kendi halinde, içine kapalı, efendiden, meslek ve çoluk çocuk sahibi bir adammış.
Genellikle öyle çıkar.
Yüz yıl kadar önce Almanya'da da böyle bir vahşet dalgası yaşanıyordu: Kurbanlarının etlerinden sosis yapıp satan psikopat katiller Karl Denke, Carl Grossman, Georg Haarmann hep Almanya'nın içinde bulunduğu karışık ortamda "filizlenmişlerdi"... Almanya'nın ruhu bozulmuştu.
Arkadan ne geldiğini biliyorsunuz.
***
"Azra'yı da koruyamadık" demiş bir arkadaş...
Nasıl koruyacaktınız?
Kızın başına mı nöbetçi dikecektiniz, katilin başına mı?
Yoksa "Kadın cinayetlerine son" diye yazılar yazarak mı?
***
İSTER YAŞ OLSUN İSTER KURU
YAŞ toplanıyormuş, kimsenin umurunda değildir.
Eskiden memur gazeteleri bu toplantıya olağanüstü bir önem verirlerdi.
Kim terfi edecek, kim emekli olacak hesabı Ankara'yı dalgalandırırdı.
Bunun altında elbette adı konulmamış bir "Hangisi darbe yapabilir, hangisi yapmaz" endişesi de yatıyordu.
Şimdi kimse Genelkurmay Başkanı'nın da, kuvvet komutanlarının adlarını da ha deyince söyleyemiyor...
Ruhu kalorifer dumanı kokan bazı gazetecilere de yapacak lafazanlık kalmıyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz