Türkiye'de futbolu yabancılar oynuyor, Türk oyuncular da onlara yardımcı oluyorlar.
Bu yabancıların çoğu da "emeklilik çağına" gelmiş adamlar. Yurt dışında işleri bitince buraya geliyorlar, buradan da genellikle bir Arap ülkesine, dünyalık cepte, yaşlılıkta rahat garanti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Garip bir şekilde Türkiye'de futbol kendi aramızda yaptığımız maçlarda "yavaş" oynanıyor, yabancı takımlarla oynadığımız zaman da hızlı.
O tempoya uyabiliyorsan bunu içeride niçin uygulamıyorsun?
Geçen akşam Başakşehir, Manchester United takımını 2-1 yendi. Büyük zafer diye sevindik, son zamanlarda üstümüze çöken felaket bulutlarını dağıtmaya, sevinmeye fena halde ihtiyacımız vardı.
Acaba öyle mi oldu?
İsmet Paşa'nın İnönü muharebesinde dediği gibi: Ya, öyle mi, biz mi kazandık?
Bizim golleri atanlar Demba Ba ve Edin Vişça.
Yememize engel olanlar da Rafael ile Epureanu.
Neyse ki bu maçlarda milli marş çalınmıyor, yoksa bizimkiler "detone" sesleriyle iyi kötü söylemeye çalışırken bunlar kaşınıp duracaklar... Lig maçlarında öyle olmuyor mu?
Golleri yiyen Henderson, atamayanlar Pogba, Cavani, Fernandes, Rashford.
Yabancılar kendi aralarında karşılaşma yapmışlar.
Peki bir de Galatasaray'a bakalım: Muslera iyileşince kaleyi koruyacak, Marcao, Luyindama ve Linnes savunacaklar, Belhanda ile Feghouli gol atacaklar. Ya da Falcao. Ya da Diagne. Ya da Babel.
Takımı say deseler bendeniz bir çırpıda "Turgay, Candemir, Büyük Ahmet. Muzaffer, Talat, Turhan..." diye sayarım, oralarda kaldım.
***
Şimdi ne olacak?
Mucize gerçekleşmezse (spor spikeri gibi konuştum!), büyük bir ihtimalle Başakşehir gene sonuncu olacak.
Evet ama "puanlı" sonunculuk.
Şerefli yani.
Altmış yılda gelebildiğimiz nokta budur: Şerefli yenilgilerden şerefli sonunculuklara.
*
Taşıyıcı Mustafa
Mustafa Sarıgül'ün partisinin adı Türkiye Değişim Hareketi Partisi olacakmış...
Hareketi partisi? Ne biçim Türkçe bu?
Diğer partilerin hepsi birbirine benziyormuş, bunlar farklıymış.
Yüzlerini halka döneceklermiş. (Joe Biden'a değil yani.)
Bütün bu boş lafları bir yana koyarsak, partide asıl ilginç olan şu:
İki kere üstüste partiyi iktidara taşıyamayan genel başkan, genel başkanlıktan düşecekmiş!
Sarıgül bir yandan Kılıçdaroğlu'na kılçığını atıyor, bir yandan da çekilme tarihini 2028 olarak saptıyor.
O tarihte 72 yaşında olacak. Emeklilik için uygundur.
Bakalım basında da "iktidara taşır" yazabilen manyak çıkacak mı, heyecanla bekliyorum.
Ali Babacan'a yüzde 20 verenler, Meral Akşener'i yüzde 16 yapanlar, hadisenize.