Faşist gazetenin Internet sitesinde "akıllara seza" bir haber yayınlandı, bu gibi durumlarda genellikle yaptıkları gibi hemen geri çektiler. Neden acaba?
Haber şöyle: Muharrem İnce demiş ki, "bu hareket bir muhalefet hareketi değildir, bir parti içi muhalefet hareketi de değildir."
Hoppala!
Ne hareketidir peki, jimnastik hareketi mi?
Amacı "umutsuzluğu yok etmek ve bir çıkış yolu göstermek"miş...
Hareket olmayan hareketle nereden hangi çıkış yolunu gösterecek de umutsuzluğu yok edecek?
Çıkış yolu belli: İnce'yi cumhurbaşkanı adayı yapacaksınız, tercihan da aynı zamanda CHP'ye başkan yapacaksınız. Böylece çıkmış olacaksınız.
Kazanamayacak ama "namı yürüyecek", tarihe geçecek.
Bunlar çok ucuz numaralardır.
Bir kasabalı olan İnce bir kasaba politikacısıdır.
Sivas'tan bir güneş gibi doğacak. Bugünkü "hareket başlatma" programına bakınız:
Sivas Havaalanı'nda karşılanma... Sivas Kongresi'nin yapıldığı binayı ziyaret... Madımak Oteli'ni ziyaret... Otobüsle Ankara'ya hareket...
Buna program değil, dense dense "poroğram" denir.
Bu bir etkinlikmiş. Altı saat sürecekmiş.
Cuma namazı ne oldu? Alevi köyünü ziyaret ne oldu? Program mı sıkıştı?
"Yerel basınla" da sohbet edecekmiş.
Ağzını açıp "somut" bir şey söylemeyecek, boş konuşacak.
Adam sanki Abdullah Gül mübarek!
Partiden kovulmazsa başa güreşecek, yok eğer kovulursa "Memleket Partisi"ni kuracak...
Biz de tıpış tıpış oy vereceğiz, öyle mi?
Muharrem Bey, laga lugayı ne zaman bırakacaksın?
Belki de hiçbir zaman...
Çünkü birçok CHP'li gibi "muğlak bir Atatürkçülük'ten" başka satacak malın yok.
"Ortanın solu" da çocukluğundan hatırladığın şişirme bir balon.
Tövbe, bir de kuantum fiziği var tabii, Fen Fakültesi'nin çay ocağından oylar garanti.

***

Kıyamet alametleri

Ünal Çeviköz, ABD'nin Güney Kıbrıs'a silah ambargosunu kaldırmasını eleştirmiş ve "ABD yangına benzin döküyor" demiş...
Özgür Özel de, "Abdullah Gül'ün CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değildir" demiş, "gündemimizde yoktur." (Ama "çatı adayı olamaz" dememiş!)
Hayrola beyler, dünyanın sonu mu geldi yoksa Muharrem'i görünce mi paçalar tutuştu?