Geçen gün Hüseyin Gülerce'nin bir cümlesi beni çarptı. Şöyle yazmıştı:
"Eğer İsmet İnönü bir basın toplantısıyla net ve kararlı bir şekilde 'seçimle gelmiş bir başbakanı asamazsınız' deseydi darbeciler Menderes'i asamazlardı"...
İnönü bunun yerine Cemal Gürsel'e özel ve gizli bir mektup yazmayı tercih etti.
Bu mektupta bile, net ve kararlı bir şekilde "asamazsınız" demedi, "asarsanız ileride kahraman olur" demeye getirdi.
Sanki Gürsel'in cunta içinde iddia edildiği kadar bir ağırlığı olmadığını, sonuçta orada "sembolik" olarak bulunduğunu bilmiyordu... Gürsel'i darbe sabahı İzmir'deki evinde yatağından kaldırmışlar, alıp uçakla Ankara'ya getirmişler, "başımıza geç" demişlerdi... Neden? "Aramızda ve başımızda bir orgeneral bulunsun" diye...
Daha bir ay önce Gürsel de Menderes'e bir mektup yazmış, bağlılık bildirmişti oysa. Bu mektup yıllar sonra ortaya çıktı.
***
İnönü bu kadar cesur davranabilir miydi?
Elbette hayır.
"Seçilmiş bir başbakanı asamazsınız" sözü, "seçilmiş bir başbakanı deviremezsiniz" anlamına gelecekti. Kıyamet kopardı.
Öbür türlü de "devirebilirsiniz ama asamazsınız" şeklinde abes bir anlam ortaya çıkacaktı.
İnönü darbeyi çok istemiş, bu konuyu çok kaşımış, çok desteklemişti. Menderes'i hataya sevk etmiş, hırçınlaşmasını, zıvanadan çıkmasını sağlamıştı. Darbenin gelmekte olduğunu biliyor, sağ kulağının üstüne yatıyordu. Aslında buna "çanak tutmak" denirdi.
Şimdi kendi kendini inkar edemezdi.
Ayrıca Menderes'in asılmasına insanlık adına falan değil, "kahraman olur" diye, yani siyasi hesaplarla karşıydı.
Bir basın toplantısı yapsaydı, hangi babayiğit gazete bunu yayınlayacaktı?
"Sansür" ederlerdi tabii, ama İnönü'yü içeri tıkamazlardı. O zaman cunta da kendi kendini inkar etmiş olurdu. Darbe sabahı "İnönü'nün sağlığı yerindedir" diye bildiri yayınlayıp CHP'lileri rahatlatan cunta...
Yani, korkmasına gerek yoktu. Yoksa cuntanın mektubunu nasıl olsa dikkate almayacağını tahmin ediyordu da, ileride "ben insanlığımı yaptım, ellerim temiz" diyebilmek için kendine pozisyon mu hazırlıyordu?
İsmet Paşa'nın kafasında dokuz tilki dolaşır, dokuzunun da kuyruğu birbirine değmezmiş... Benim çocukluğumda halk arasında böyle derlerdi...
1972 yılında fena halde değdi. Partinin başından gitti, bu tarihi bir olaydı.
1973 yılında da ortada tilki milki kalmadı.
CHP'nin şimdiki bazı yöneticilerinde tilki değil sansar kuyruğu var.
Bazılarında da galiba sırtlan.
***
Ara sıra doğruyu da söyler
"Ankara Barosu yanlış yaptı."
Kemal Kılıçdaroğlu